Koştu koşabildiği kadarıyla yoruldu, durdu. Dayanak aradı bazen kendisine. Tutunduğu şeylere tam tutunamamış olacak ki elinden akıp gittiler, tıpki hep bahsettiği korkusu zaman gibi. Sevmeyi bildiğinden bahsederdi hep, değeri olan her şeye karşı kıymetbilir bir yaklaşım sunarmış. Zırvalık.
Bazen bırakır gibi yapıyordu, emin olamıyordu, içindeki güvensizlikten olsa gerek. Bazen da seçimler yapıyordu. Zaman zaman vazgeçmeyi biliyordu, iç görüsü vardı hala umudu gibi. Tutunamayacağına tam kanaat getirirken bir anda olaylar farklı bir yöne savrulmuştu çünkü kendisinin hissettiğini dışarıya da vurmuştu. Kendini kabullenmeyi, kabullendirmeyi öğrenmişti. Herkesi ikna edebiledeceğine inanıyordu. Durmadı. Anlattı anlattı, susmadı.Tutunduğu gibi bırakabileceğini de fark etmişti. Korkmuştu. Yine eskiye mi dönmüştü? Yine mi içsel sıkıntılar ve yitiklenişlerdeydi sıra? Dairenin yine mi o noktasındaydı? Kaygılandı. Koştu yeniden başladı. İstedikleri vardı, almayı çok istedikleri. Koparırcasına çabalayacaktı şüphesi yoktu kendinden, ülkesinden olduğu kadar.
Peki değecek miydi tüm yaşamını koşuyla geçirmeye? Durması lazımdı, yavaşlaması. Tempoyu bir türlü tutturamıyordu. Her şeyi kendisine yoruyordu. Sanki tüm çevresi kendisiydi belki bu yüzden iki kediye uzun süre gönül vermişti.
Canı sıkılıyordu. Çok sıkılıyordu. Kendini mutlu olarak tanımlarken acaba kendinden mi uzaklaşmıştı? Gerçek değil miydi bu mutluluk halleri? Herkesi bi noktada ikiyüzlü bulurdu. Kendisi de mi öyle olmuştu? Yine mi yoksaydığı herşeyi kabullenme zamanıydı?
Durmayacaktı. Yapamazdı, yakalaması gereken şeyler olmalıydı. Hep geç kaldığını düşünüp hiç durmamayı amaçlasa da sanki hep aynı yerde koşup varamayacağı bir şeylere gözünü dikmişti.
Last modified: Ağustos 8, 2020