Yazan: 2:21 pm
Kategori: Edebiyat, Sanat

Tahmini okuma süresi: 3 dakika

Gün Batımının Peşinde

Yıldızların gökte bütün ihtişamıyla parladığı, cırcır böceklerinin çevrede en tatlı ezgileri ile türküler yaktığı, semaverdeki çay suyunun fokur fokur kaynadığı gecelerden yine birinde kadının biri hamağında mışıl mışıl sallanırken bir anda canı gün batımı izlemeyi çekmiş.

Gün Batımının Peşinde

Yıldızların gökte bütün ihtişamıyla parladığı, cırcır böceklerinin çevrede en tatlı ezgileri ile türküler yaktığı, semaverdeki çay suyunun fokur fokur kaynadığı gecelerden yine birinde, kadının biri, hamağında mışıl mışıl sallanırken, bir anda canı gün batımı izlemeyi çekmiş. Öyle ki bütün bu zevklerin ihtişamından sıyrılıp başka da bir şey düşünemez olmuş.

Dünya’nın en kuytu, en görkemli, en turistik cennet köşelerindeki gün batımı fotoğraflarına bakmış olmamış, her coğrafyadan, hatta farklı gezegenlerden gün batımı videoları izlemiş yine olmamış. İlle de gözüyle görmeliymiş, bütün ihtişamı ile Güneş’in gök kubbede çizdiği yedi rengi, bulutların girdiği şekilleri.

Gün batalı zaten birkaç saat olduğu için, küçük bir sırt çantasına koymuş bir şişe su, başlamış batıya doğru amansız bir koşuya. Ne tabanları su toplayan ayakları, ne de her yanını çizen dikenler durdurabilmiş kadını. Bacaklarında derman kalmamış ama hızını bile düşürmemiş çünkü malum o koştukça gün batımı da batıya doğru ilerlemekteymiş sürekli!

Kilometreler kilometreleri kovalamış, dağlar dağları. Bizim kadın köyün birinden geçerken, o esnada sofunun biri de uzun bir çınar ağacının dibinde semah dönmekteymiş. Gözü bir şey görmeyen sofu kadının soluk soluğa koşuşunu işitince merakla durmuş ve seslenmiş:

-Ey arayan! Böyle acele nereye gidersin?

Bunun üzerine sofu:

-Gün batımı zaten her gün senin ayağına gelmemekte midir? Gel oturalım şu çınar ağacının altında gün doğana kadar meşk edelim, şarap içelim. Gölgesinde başımızı koyar uyuruz, gün batımını da köyün tepesinden beraber izler, hakkın yarattığı güzellikler ile sarhoş oluruz.

-Teşekkür ederim ey sofu! Ama içimdeki derdi bilmez, bunca çektiğim zahmeti anlamazsın. Benim bir an önce buradan ayrılıp gün batımını yakalamam gerek. Sonra gelip bol vakitlerde şarap içer, meşk de ederiz.

Kadının belki derdini değil ama kalbini anlayan sofu, elindeki ekmeği ikiye bölüp yarısını kadına verir ve der ki:

-Al öyleyse bu ekmeği çantana koy. Oturup dinlenebildiğin bir vakit olursa yersin. Yolun açık olsun!

Kadın, çantasına somunu koyup Güneş’in peşindeki koşusuna kaldığı yerden devam etmiş. O kadar uzun süre koşmuş ki ayakkabıları parçalanmış, her yanı çizilen bacaklarından oluk oluk kanlar boşalmış. Dağları, dereleri, denizleri aşmış. Tam ufukta iplik iplik mor renkleri hafiften seçmeye başlar gibi olduğunda hop! Ayağı bir taşa takılmış ve azıcık ilerisinde meditasyonunun 11. saatindeki Budist rahibi meditasyonundan uyandırmış.

Gözlerini açtığında kan ter içindeki bir deri bir kemik kalmış kadını gören Budist rahip:

-Ey bulamayan! Demiş. Böyle acele neden gidersin?

 Kadın, rahibi meditasyonundan uyandırdığı için bin pişman ve mahcup:

-Özür dilerim ey rahip! Bir gece rahat mı rahat hamağımda sallanırken bir dert düştü içime, düştüm bende derdimin peşinde yollara. Günlerdir gün batımını kovalarım Güneş’in ardından. Çok yaklaştım diye artık dönemem de geri, ya bu yolda can veririm ya da yakalarım kaçan Güneş’i.

Budist rahip kadının derdini anladıktan sonra çantasından çıkardığı bir kap pilavın yarısını kadına vermiş ve demiş ki:

-Yolun açık olsun ey duracak vakti olmayan!

Kadın, Budist rahipten aldığı pilavı da çantasına, sofudan aldığı ekmeğin yanına koymuş ve düşmüş tekrardan yollara. Engin dağların çevresinden dolanmış, nehirlerin üzerinde kayıktan kayığa atlamış. Hırsından ve heyecanından olacak, artık o kadar hızlanmış ki farkında olmadan zamanda geriye gitmiş de bir filozofa rastlamış!

Karşısında şaşkınlıktan donakalan kan ter içinde, garip giyimli, bir deri bir kemik kalmış, gözleri yuvalarından fırlamış, bacakları yara bere içinde ve giysileri parçalanmış kadını görünce “Ey!” demiş filozof:

-Bugünün, dünün ve yarının özeti! Bu acele ne? Nereye böyle? Yoksa az evvelki renk cümbüşü gün batımını bile izlemedin mi? Senin konuşmaya mecalin, benim ise daha fazla niyetim yok. Al şu elmayı koy çantana, sen yorgunluktan düşüp ölürsen bir köşede, mezarını kazan afiyetle yer belki!”

Kadın tek bir söz bile edemeden elmayı çantaya koyup başlamış artık çok yaklaştığını hissettiği gün batımının peşinden koşmaya. Kocaman krallıkları, kaybolan uygarlıkları geçmiş. Göğü bir bıçak gibi ortadan ikiye yaran kocaman bir dağın eteğinden dolanırken incecik bir patika yolda keçinin biri ile karşı karşıya gelmiş. Keçi kadına yol vermemiş, kadın da keçiye yol vermemiş. Vay efendim ben geçeceğim, vay efendim sen geçemezsin derken aradan saatler geçmiş. En sonunda kavga da iyiden iyiye kızışınca keçi de kadın da uçurumdan aşağı yuvarlanmışlar.

Kadın yuvarlanmış, yuvarlamış, yuvarlanmış. Artık öleceğine ikna olduğu bir vakit yemyeşil yaprakları, pespembe çiçekleri olan ağacın birine takılıp kalmış. Sırtını ağacın gövdesine verip rahat bir dala kurulduğu anda, muhteşem bir gün doğumuna şahit olmaya başlamış. Dağın bir ucundan ışıl ışıl yükselen Güneş’in doğada yarattığı canlılığı ve güzelliği hayran hayran izlerken, karnının acıktığını da yavaş yavaş hissetmeye başlamış. Günlerdir ağzına bir lokma almayan kadın, kahvaltıyı sofunun verdiği ekmekle yapmış. Hayatında gördüğü en güzel gün doğumuna şahit olan kadın uçurumun ortasındaki cılız ama renkli ağaçta hayatında ilk defa mutluluktan ağlamış. Akşama Budist rahibin verdiği pilavı yemiş, hayatında gördüğü en güzel gün batımı tablosunu da yine o ağacın üzerinde izlemiş.

Hiç görmediği kadar renk gördüğü, hiçbir yerde rastlamadığı şekillere rastladığı muhteşem göğü izlerken artık yorgunluktan da yavaş yavaş uykunun bastırdığını fark etmiş. Hem uykusunu açmak hem de biraz keyiflenmek için elmayı yemek aklına gelmiş. Çantasını karıştırmış, karıştırmış ancak ne hikmetse elma çantasında yokmuş!

(Visited 207 times, 1 visits today)

Last modified: Eylül 7, 2020

Kapat
error: İçerik Korunmaktadır / Content is protected !!