Yazan: 9:48 pm
Kategori: Edebiyat, Sanat

Tahmini okuma süresi: 2 dakika

ACABA HANGİ KUŞSUN?

Acaba Hangi Kuşsun?
Mutlaka bir şey olacağım,
O bir şey buraya gelecek, dedim, dedim, dedim…
Sonunda yaprak oldum,
Belki bir gün dalıma konarsın, uzun uzun anlatırım.
Daha neler, neler…

acaba hangi kuşsun?

ACABA HANGİ KUŞSUN?

Her gece dalış takımlarımı tekmili birden kuşanıp atlıyorum fotoğrafların içine.

Hepsi birer buzdağı, çarpıyorum derine.

Lâkin şikayetçi değilim.

Bu kaşınmayı ben istedim.

Yüzyıllardır açılmayan sandığı açtım.

Bir fotoğraf; anne, baba, ben, önümüzde bir yaş pasta var, üzerinde üç tane mum, üflüyoruz.

Yaralarını bir başına üfleyemezsin, illa biri olmalı yanında, bir dost, bir hayat arkadaşı.

Annemin sesi bu, ta mezarından geliyor.

Sesi yetmezmiş gibi bir de hatıralardan birini paket edip önüme koyuyor.

Bakın bu gelen hatıra İmam Efendi, hışmını cüppesine siper edip karşıma dikilecek.

Ben daha kendisini buyur edemeden söze girecek.

Fesuphanallah kızım,olacak iş değil dediğin.

Kadının yeri kocasının yanıdır.

Karı kocanın ayrı kabristana gömülmesi caiz değildir, diyecek.

Peki ölünün vasiyetini yerine getirmemek caiz midir hocam, diyeceğim.

Ailenin tüm daşşaklıları beni karşılarına alacaklar:

Kızım acın büyük, tamam, ama inat etme, görülmüş şey değil kadının kocasından ayrı kabristana gömüldüğü.

Siz karılarınızı yanınıza gömdürürsünüz.

Ama annem kendi babasının kabristanına gömülmeyi vasiyet etti ve öyle olacak.

Anneanne bir şey söylesene.

Annem en çok senin için bu vasiyeti verdi.

Kimse gelmezse de annem gelir, dua okur bana, dedi.

Bir fotoğraf daha; annemin üzerinde kıpkırmızı bir elbise var, deniz kızlarını kıskandıracak güzelliğiyle yere uzanmış, eli bel kıvrımında, bir tek kuyruğu eksik.

Kızım iyisin, hoşsun, güzelsin; gecenin üçünde ananas istesem yedi düveli ayağa kaldırırsın ama çok inatçısın.

Hiç sözümü dinlemiyorsun.

Şöyle helal süt emmiş bir müslüman bul.

Nereye kadar böyle bir başına?

Annemim sesi, bu sefer saklandığı deniz kabuğundan bağlanıyor.

İnadım inat götüm iki kanat.

Evlenmeyeceğim.

Hele bir müslümanla hiç.

Önüme gelenle sevişeceğim.

Senin yaşayamadığın bütünorgazmları ben yaşayacağım.

İyiyim ben böyle.

Alıştım tek başıma, sırtımı kendime yaslamaya.

Hem sen ne karışıyorsun evime, ta mezarından.

Bak kaşla göz arasında bir hatıra daha paket edip önüme koydun.

Kızım bir türk kahvesi yap da şöyle güzel bir balkon keyfi yapalım.

Tamam anne, sen önce şu ilaçlarını iç.

Tamam ben içerim, sen bırak ilaçları, kahveyi yap.

Şöyle ana-kız bir konuşalım seninle, diyeceklerim var.

Haydi kızım.

Hiçbir anne kızına vasiyet açıklamasında bulunmamalı.

Eğer herhangi bir anne kızına ‘ben öldükten sonra’ ile başlayan cümleyi kurmaya teşebbüs ederse, bu teşebbüs faul sayılmalı ve hemen kırmızı kart gösterilmeli.

Ara sıra, bazen, kimi zaman merak ediyorum.

Gerçekten kuş mu oldun?

Acaba hangi kuşsun?

Bu sefer ailenin bütün daşşaklılarını ben karşıma aldım:

Vallahi de billahi de gömdürmem.

 Yerin yedi kat dibine de gömseniz bulur çıkartırım.

O vasiyet gerçekleşecek, dedim.

Anneannem bir şey söyledi.

Lambadaki cin göründü.

Olmayacak olan oldu.

Bak yine boyumdan derin diplere dalıyorum.

Madem buraya kadar geldim…

Son bir fotoğraf daha; sen, ben, eş dost, akraba, buhar makinesi, hastane odasındayız, sen hariç hepimiz ayaktayız.

O zamanlar doktorların bulamadığı dermanı buhar makinesinin bulacağını zannediyordum.

Sen göç ettikten sonra bir o yana, bir bu yana, bir şu yana, öteye, beriye savrulup durdum.

İnadım inat götüm iki kanat.

Mutlaka bir şey olacağım.

O bir şey buraya gelecek, dedim, dedim, dedim…

Sonunda yaprak oldum.

Belki bir gün dalıma konarsın, uzun uzun anlatırım.

Daha neler, neler…

Çağla….

(Visited 240 times, 1 visits today)

Last modified: Kasım 3, 2020

Kapat
error: İçerik Korunmaktadır / Content is protected !!