Bizim içinde bulunduğumuz evrenin, başka bir evrenin bir gezegenindeki bir bulutun içindeki bir su damlası olabilmesi fikrini çok ilgi çekici, nöron canlandırıcı ve mümkün buluyorum.
Bir düşünelim;
Bilincimizin ne kadar sınırlı, zaman ve mekan kavramlarımızın yalnızca kendi algımıza dayalı olduğunu fark edelim.
Bildiğimiz anlamıyla evren, hem makro hem mikro, her yöne doğru sonsuz genişleyen gizemli bir organizma. Teleskoplarla uzaydaki ışıklar incelendiğinde, inceleyebildiğimiz bize en uzak ışıkların zaman içinde uzaklaşmaya devam ettiğini biliyoruz. Mikroskoplarla herhangi bir ‘şey’ incelendiğinde, canlılığın, varlığın alabildiğine küçülerek devam ettiğini, daha küçük ölçeğe indikçe daha üst ölçeklerin kümesi içine giren küçük evrencikler olduğunu görebiliyoruz. Ve bu her yöne sonsuz genişleyen organizmanın içindeki gizemlerden oldukça bihaberiz.
Neden gizemlerinden bihaber olduğumuzu düşündüğüme gelince de bilincimizin yalnızca kendi algımızla sınırlı olduğu konusuna dönüyoruz.
Einstein’ın göreliliği, üstüne yıllarca tartışılabilecek muazzam bir konu. O yüzden o konunun yalnızca yüzeysel bir kısmını alıp bu düşe yerleştireceğiz:
Zaman bir konsepttir. Ve onu algılayan her bilinç için farklı işler. Büyük Patlamadan itibaren bizim evrenimizin yaşının yaklaşık 13.8 milyar yıl olduğu, Dünya’nın yaşının 4.5 milyar yıl olduğu düşünülüyor. Eğer bunların nasıl bulunduğu konusundaki bilimsel araştırmaları incelersek, bunların minimum rakamlar olduğu, bundan daha fazla olma ihtimali olduğu, ama daha az olamayacağını görüyoruz. Homo Sapiens’in 200.000 yıllık bir tarihi olduğu düşünülürken Sanayi Devrimi’nin bundan yalnızca bir 300 yıl kadar geriye gittiği biliniyor. 13.8 milyar yıl gibi tahayyül etmesi bile güç bir zaman uzunluğundan insanlık tarihine kadar inen bu süreç tamamen zamanın bizim algımızdaki işleyişinin matematiksel indirgenimi; ki bunu yaparken bile 13.8 milyar yıl gibi muazzam bir sayıyı tam olarak kavrayabilmemiz çok güç. Birkaç saat hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey düşünmeden olduğunuz yerde hareketsiz durmayı deneyin… Şunu söylemek istiyorum; bu 13.8 milyar yıl, onu algılayan başka bir bilinç için küçücük bir andan ibaret olabilir. Buraya döneceğiz…
Değişen bir organizma olarak evren…
Üstünde bulunduğumuz için incelememizin en mümkün olduğu organizmayı, kendi gezegenimizi incelediğimizde de kesinlikle ‘tamamlanmış’ bir yapı değil, süregelen, koşullar ile değişen bir organizma görüyoruz. Evrim, kozmosun gizemli gerçeklerinden biridir.
Şimdi düşünelim; yolda yürürken bir karıncayı ezme ihtimalimiz yüksek bir olasılıktır. Ama bu yüzden yürürken karınca ezmemek için aşırı bir dikkat göstererek yürümüyoruz, basitçe umurumuzda değil, o kadar küçük ve ayak altında olmasalarmış… Yine düşününce, işçi karıncaların yaklaşık 60 gün, erkek karıncaların 20 gün yaşadığı biliniyor. Onlar da zamanı tıpkı bizim algımızdaki doğrusallıkta ve histe algılıyor olabilirler mi? Hiç sanmıyorum. Onlar için saatler çok farklı işliyor.
O halde, evren her tarafa sonsuz genişliyorsa, bu düşünceyi var olan tüm bilinçlere uygulayabiliriz. Başka bir bilince göre biz insanlar da karıncalardan farksız olabiliriz. Sonuçta algılayabildiğimiz boyutun içine sıkışmış durumdayız, algılayamadığımızı nereden bilebiliriz?
Yani; bizim evrenimiz pekala başka bir evrenin içindeki bir gezegenin üstünde dolaşan bir bulutun içindeki bir yağmur damlası olabilir. Eğer buradan çıkabilseydik, o damlanın sınırını aşıp içinde bulunduğu şeyin içine düşebilseydik; belki de hayal bile edemeyeceğimiz büyüklükte bir gezegenin yağmurlu bir gününde gökyüzüne düşerdik, içinden çıktığımız evrenin de bu gezegendeki bir su damlası olduğunu görüp, onunla birlikte düşüşe başlardık. Etraftaki diğer binlerce yağmur damlasından hiçbir farkı olmayan koca evrenimizin değersizliğini hissedebilirdik. O gezegenin sakinleri içinse hiçbir önemimiz veya ayırt edici bir özelliğimiz olmazdı; trilyonlarca su damlasından yalnızca bir tanesi…
“Dilin sınırlarının dışında transandantal bir boyut var… Ve bunun hakkında konuşmak gerçekten çok zor.” Terence McKenna
düş evren evrenin gizemi evrim görelilik
Last modified: Mart 6, 2021