Ayaz Boyoz ‘Tuhaf Zamanlar’ Filmi
Acayip, şaşılacak, gülünç, anlaşılmaz… Tuhaf! Tuhaf Zamanlar… Ülkeden ve dünyadan haberlere bakınca veya genel olarak varoluşun ve evrenin fraktal dikişli kumaşına bakınca insan böyle hissediyor. Son 1-2 yıldır da sokağa çıkma yasakları, ekonominin önü alınamaz çöküşü gibi durumlar beni, yaşadığımız zamanları basitçe tuhaf zamanlar olarak nitelendirmeye itti. Her ne kadar zaman pastasının herhangi bir dilimine bu nitelendirmeyi kolayca atfedebilir olsak da, içinde bulunduğumuz dilimin herhangi başka bir dilimden daha az tuhaf olmadığı kesin.
Bu giriş, Tuhaf Zamanlar’ın kulağa politik gelecek bir albüm olduğu yanılgısını oluşturabilir ama öyle değil. Adını hatırlamadığım biri de “Her sanat eseri politik eserdir” gibi doğru denilebilecek bir laf etmiş olsa da Tuhaf Zamanlar, Ayaz Boyoz‘un diğer çoğu üretimi gibi daha çok kişisel bir üretim.
Bana öyle geliyor ki yaratıcılık bir tür kendine tuzak kurup kendini avlama işi. Zihnini ve bedenini serbest bırakıyorsun ve o anda zihnine ve bedenine uğrayan şeyi (bir melodi, bir ritim, bir görüntü, bir kelime, bir cümle, bir fikir vs…) yakalayıp geçip gitmesine izin vermiyorsun. Onun üstüne atlıyor, onu yakalıyor ve onu eve götürüp onunla oynuyor, onu dönüştürüyor, ondan bir şey (bir şarkı, bir resim, bir heykel, bir pantolon, bir kuantum bilgisayarı vs…) yapıyorsun.
Tabii hiçbir zaman sana uğradığı o ilk andaki saflık ve güzellikte olamıyor bu üretimin sonucu. Ömrünü o anları yakalamaya veriyorsun ama bir yandan da içten içe biliyorsun ki o anlar yakalanabilir değiller. Geçip gitmesine izin verdiğin sıçramalar en güzel sıçramalarken, üstüne atlayıp yakaladıklarını, bile isteye kirletiyorsun. Bana böyle geliyor tabii, muhtemelen bu söylediklerime katılmayacak milyarlarca insan vardır. Her ne olursa olsun, Ayaz Boyoz’un üretimleri tam da bu ‘kendini avlama’ nitelikleri sebebiyle kişisel üretimler.
Albümün ilk fikir olarak çalışma adı Tuhaf Zamanlara Tuhaf Ritim ve Armoniler idi. Daha sonraları bu ismi biraz zorlama buldum (doğal olarak, çünkü ortaya çıkan ritimlerin çoğunluğu klasik 4/4’tü ve buna tuhaf demek abes olurdu) ve daha fazla zorlamadan Tuhaf Zamanlar olarak bıraktım. 8 aylık bir süreç boyunca 20 civarı beste ve demo kayıtları yaptım. Sekizinci ayda artık albümün beni eğlendirmekten ziyade başımı ağrıtmasına izin vermemek istediğime kanaat getirdim ve peşimi bırakması için bu kayıtlardan 7 tanesini seçip onu kendi yolculuğuna uğurladım.
Tüm bu süreç boyunca handycam’im ile sürekli olarak videolar çekiyordum. Bir noktada albüme bir film yapma fikri oluştu. O noktadan itibaren bu film için bilinçli çekimler yapmaya devam ettim. Bunun sonucunda, çoğunluğunu albümün yapım süreci boyunca benim çektiğim ve David Boland, İrem Yıldırım ve İlyada Akyüz’ün birlikte olduğumuz vakitlerde çektiği videoları derleyerek yaptığımız müziklere devingen görüntüler ilave etme girişimine kalkışmış oldum.
İyi mi oldu kötü mü oldu bilmiyorum ama bilgisayarımın izin vermemesi sebebiyle filme ham kurgusu bittikten sonra pek bir değişiklik yapamadım. Martin Scorcese’nin “Eğer filminizin ham kurgusu midenizi bulandırmıyorsa bir sorun var demektir” dediğini hatırlıyorum. Filmde gerçekten değiştirmek istediğim pek çok yer var ama dürüst olmak gerekirse midemi de bulandırmıyor. Ben mi vurdumduymazım, gerçekten bir problem mi var yoksa film sahiden fena değil mi bilemiyorum. Bunu genelde eseri yaratan kişi kestiremez zaten. Şu tuhaf zamanlara bakınca Yaradan’ın bile böyle bir kafa karışıklığı hissediyor olması çok olası.
https://share.amuse.io/album/ayaz-boyoz-tuhaf-zamanlar
alp demirok baskamecra baskasanat film
Last modified: Ekim 24, 2021