kabın şeklini almak 5/20
dans ur uy dur’durur durak.
bilmeden?
durduk durmadık demedi-k.
devam etti-k.
Ne idi?
Aldılar fısfısladılar bizi uçaktan inince,
“bi boka yaramayacak bir şey gibi görünüyor” vol.1
Gece 12’de uçaktan inip 3’te otobüslerle,
nereye gittiğimizden habersiz, yola çıktık.
İlla bir yer’e tabii.
4’te vardık o yer’e, sabah oldu, 6 oldu.
14 gün boyunca hiçbir sebeple çıkamayacağımız,
çıkarsak 3500 liraya kadar para cezası
alabileceğimiz odalarımızın numarasını öğrendik ve asansörlere bindik.
Akıl makıl? Zihin?
vesaire.
bir gün
1 Nisan sabahı 7.30’da gördüğünüz beden Berlin’e vardı.
22 Nisan gecesi, saat bilmiyorum kaçta, gökte bir yerde,
görünmeyen bilinmeyen sınırları geçip ayrıldı Almanya’dan.
bilmiyorum.
boş veriyorum.
dolu alıyorum. dolanıyorum.
boşalıyorum. doluyorum.
boşluyorum.
boş bu yavrum.
ne kelime şu boş.
iki gün
Bina var. Bayrak var. İnsan var. Maske var.
Gök var. Güneş var. Rüzgâr var.
Oruç tutan tutmayan diye kim bilir kaç katı, odayı gezen beyaz kostümlü görevliler var.
Tek tek, fert fert not ettiler.
Yemek var,
sıcak su var,
internet var,
güler yüzlü ablalar,
şaşkın bakışlı amcalar var.
“fert fert” takılıyoruz.
üç gün
Karantinada dokuz gün.
Her gün türkiye yörelerinden değerli nağmeler paylaşıyorlar odalarda kilitli olanlarla.
Yüksek yükse seslerde buluşuyoruz.
Her öğlen saat iki’de bir kuş sürüsü geçiyor penceremin göğünden.
Selamlıyorum.
Dün venüs ile ay dans etmiş. Bugün hayat ve yaprak.
Selamlıyorum.
Her gün bir başka gün, her gün aynı gün.
Ses yok söz anlatmaya.
“Bırak zalimler boza pişirsin ensende
Yarın daha erken uyanırsın güneşten.””
Mustafa Köz
dört gün
Ankara’da sisli gizli özel özel harekat’ edenleri
isim edinmiş bir yurtta, karantinadayım.
Değil miyim acaba?
Karantina böyle bir şey olmasa gerek.
Hareket ediyorum,
duyuyorum,
dinliyorum,
seyrediyorum,
yazıyorum.
Pencerelerde insanlar var, yok.
Bi var, bi yokuz. Tokuz.
Doyuyoruz.
Konuşuyoruz.
Yaşıyoruz
ve
öleceğiz.
beş gün
Ortalık hâlâ bulanık.
Bir alt koridorda,
yasakları sakız edip çiğneyen
Kreuzbergli insan evlatları var.
Artık ben de onlarla takılıyorum.
Kanımız asi hocam, ne yapalım.
altı gün
‘Bilmiyorum’ ile başlayan bir
‘Neyse’ diye kapanan iki
‘Şimdi’ bir de düşen üç
‘Buralarda’ ki nerelerden dört
‘Dönüyorum’ da duran beş
‘Güldür/sen ama sen altı
‘Bugün’ yok ki
yarın yedi
yedi gün
Olduğum yerin şeklini alıyorum.
Gözün gördüğü sınırlara sığıyorum,
görmediklerini yıkıyorum.
Bire bir ekleyince
eninde sonunda yine bir oluyor.
kalıyor.
“Aynı limana giren gemiler gibiydiniz.
Siz şimdi kaç kişiydiniz, içinizdekileri saymazsanız?”
Mustafa Köz
sekiz gün
Harfleri bir araya getiremiyor iken bu cümleyi yazdığıma seviniyorum.
Gerisi gel.e.miyor.
Babaya sarılıyorum bi’ telaş.
sokaklardaki salınımlar için bir seçki diyelim – footsteps.
alan beden Dans form izolasyon karantina sığan sığmayan
Last modified: Haziran 7, 2020