Yazan: 7:44 pm
Kategori: Edebiyat, Sanat

Tahmini okuma süresi: 4 dakika

Şiir Sarnıcı ~ 15. Sayı

“Altının değeri, bulunduğu raf ya da yanındakilere göre ölçülmez; kendi saflığıyla ölçülür. Sanatçı, bulunduğu yerle değil; ürettiği estetik değerle bir anlam kazanır.. Değerli bilgi ya da yapıt, alıcısına ulaşsın da nerede ulaşırsa ulaşsın bir önemi yoktur.”

ŞİİR SARNICI ~ 15. SAYI

Şiir Sarnıcı’nın 15. sayısına ulaştık hep birlikte. Yayın kurulumuz, temsilcilerimiz, yapıtlarıyla katkı sunan şair ve yazarlarımız; çorbada tuzumuz olsun düşüncesiyle 2019’dan beri dergimizin yanındalar. Dilerim ki görünmez çabanın kahramanları olarak biraz olsun dişe dokunur işlerin altına imza koyabiliriz.

Öncelikle barış ve güzelliklerle dolu olan mutlu bir 2023 yılı dileğiyle…

Yayımcı olarak amacım, Şiir Sarnıcı’nda salt şiir yayımlamak, yazı yayımlamak, eleştiri yapmak değil; üretilmiş bilgi ve deneyim gözünden bakıp yazın sanatında keşfedilmemişe yol açmak, değerler dizgesinde olması gereken ölçütlere açıklık kazandırmaktır. Diğer yandan sanata gönül verenlerle yapıtlarını, göz önüne çıkararak tanınmalarını sağlamak ve herkesin sözünü özgürce söyleyebileceği nitelikli bir yazın ortamı oluşturmaktır. Bugüne kadar Türk yazınının geleceğiyle ilgili yeni şeylerin ortaya çıkarılmasına yönelik kaynak taraması yapmış olmama karşın doyurucu bilgiye ulaşamadım. Bu alanda yazılan deneme, makale, araştırma ve tezler; genellikle yapılmışın irdelenmesi biçiminde olduğundan yeniliğe ve yaratıcılığa açılan kapılar loş kalıyor.

Bütün dergilerde olduğu gibi Şiir Sarnıcı’nda da nitelikli yapıt ve düşünce yazıları yayımlamak isterim. Genel duruma baktığımızda nitelik konusunda biraz sıkıntımız olduğunu söylememiz gerekir. Yıllarını yazına ayırmış, eğitimini almış, deneyimli, yetenekli, özellikle şiirin felsefesine egemen sanatçı-şairlerimiz vardır. Elde ettikleri bilgi ve deneyimi bizimle paylaşmakta istekli davranmıyorlar. Bilgi, paylaştıkça büyür ve değer kazanır. Bildiğini ya da öngördüğünü tanınmış yazın dergilerinde dile getirme çabası içinde olanlara hak vermekle birlikte bunun altında kültür emperyalizminin bir bilinçaltı dayatması olduğunu anımsatmak isterim. Bu dergide üçüncü yinelemem olacak ama bir kez daha dile getireceğim: Altının değeri, bulunduğu raf ya da yanındakilere göre ölçülmez; kendi saflığıyla ölçülür. Sanatçı, bulunduğu yerle değil; ürettiği estetik değerle bir anlam kazanır.. Değerli bilgi ya da yapıt, alıcısına ulaşsın da nerede ulaşırsa ulaşsın bir önemi yoktur.

Araştırdığım kadarıyla bazı fakültelerde dergicilik konusundan ders verildiğini gördüm. Gerçekten bu konuda sağlam içeriğe sahip bir program ya da uygulama var mıdır, bilmiyorum… Varsa bu dersleri almak, görseline ya da ders notlarına ulaşmak isterim. Dergiciliğin ayrıntılarını açan, ona yön verebilecek birikimi ortaya koyan, gelişime ayak uyduracak donanımı sağlayan çalışmalar olsaydı ne kadar güzel olurdu, değil mi? Yazın dergilerinin toplumdaki yeri konusunda sormaca (anket) yapılmış mıdır? Özellikle sayısal dergi (e-dergi, dijital dergi) hakkında çalışma veya ön hazırlık var mıdır? Basılı dergide olduğu kadar sayısal dergi konusunda da geç kaldığımızı anımsatmakta yarar olduğunu düşünüyorum. Dergiciliğin her yönünü araştırmama karşın kullanılabilir bilgiyi ve geleceğin önünü açacak birikimi, yayın kurulumuzun yönlendirmeleri ve kendi uygulamalarımdan çıkarmaya çalışıyorum. Özellikle sayısal dergi konusunda açılım sağlayacak bir yol gösteren, yorumlarıyla ön açan ya da kayda değer bilgi aktaran olmadı. Dahası sayısal dergiyi nasıl reddederiz aşamasını henüz geçebilmiş değiliz.

Üç yıllık dergicilik deneyimimde edindiğim temel bilgi şudur: Yazınımız, bence felsefesiyle ve sanat yönüyle ele alınıp üzerinde yeterince kafa yorulmayan yetim bir alandır. Bu alanda bireyler, salt kendini göstermek üzere kurgulanmış bir çaba ve eylem yoğunluğu içindedirler. Fakülteler ve akademisyenlerse daha çok yazının tarihsel bilgisini çözme çabası içindeler. Böyle olunca yazının alt dallarında derinlik oluşmuyor, yapılmışa benzemeye çalışıldığından özgün ürünler verme çabası havada kalıyor. Bu yüzden dünya edebiyatında öne çıkmış yapıtımız, yazar ve şairimiz; çok fazla değildir. Gönül ister ki daha fazla yazar ve şairimiz dünya edebiyatında adından söz ettirebilsin.

Büyük şair ve yazarlarımız olmuştur; hep olacak da… Değerlerimiz, tarihsel bilgimiz ve birikimimizdir onlar. Ancak bunlar ve yapıtları, büyük yapıt üretmek için bugünün gençliğine ve gelecek kuşaklara yeterli donanımı sağlayamazlar. İyi ve yeni yapıt, konunun felsefesinden yola çıkılarak üretilebilir; var olan yapıtlar örnektir sadece. Özgünlük ile biriciklik kuralı, temelden yola çıkılarak sağlanabilir. Söylendiği gibi “Şair, var olana baka baka kendi özgün şiirini yazar” anlayışı sığ bir bakışın
soncudur. Alaylı mantığın tembel çıkarımıdır. Yazının geleceğini kurgulamak için, felsefesine eğilmek, bu alanda yetkin inceleme ve araştırma ürünleri ortaya koymak zorundayız.

Bazı yazar ve şair dostlarımız; yazının sanat yönü, felsefesi, sosyolojisi, psikolojisi gibi konulara çok zaman ayırmıyor, ne işe yaradığı konusunda üzerinde bile durmuyorlar. Bu durum, konuya ilişkin ortaya konan çalışma ve eğilimden de görülebiliyor. Dahası bunun gereksizliğini kanıtlamak için kendilerine savunma mekanizması geliştirenler de var; “Kuramsal bilgiyle iyi şiir yazılamaz” gibi… Bu anlayışın tersine çevrilebilmesi için bilgi kullanım tekniklerine ve sanat felsefesine egemen olmak gerektiğini anımsatmak isterim. Günümüz sanat anlayışında, alıcının algı dengesini bozamıyorsanız ürettiğiniz metin yeterince estetik değer taşımıyor demektir. Algı dengesini bozmak için yapıtınıza giydirdiğiniz bilgi, niteliğiyle okurun düş gücünü aşması gerekir. Ayrıca onun duyarlılık çıtasını yükseltmek için, kuramsal bilgi yani bilimsel bilgiyle yapıttan kaçış kapılarını tıkamanız gerekir. “Ben yaptım oldu” anlayışıyla artık çağdaş sanat ürünü ortaya çıkaramazsınız… Olsa olsa geçmişi yinelersiniz.

“Dünün güneşiyle bugünün çamaşırı kurumaz” demiş büyüklerimiz. Sanatın her dalı için geçerli bir özlü sözdür bu. Bugün ve bugünden sonrasına
bakalım. Batmış güneşi yâd etmek yerine tepemizde ışıyan aya dönelim yüzümüzü. Sanatta özgünlük ve biricikliğe varmanın, estetik değere sahip ve sıra dışı yapıt üretmenin yolu; yarınlara yüzümüzü dönmekle; bilgiyi, deneyimi doğru, yerinde kullanmakla bulunur.

Şiir Sarnıcı, sanata gönül borcu duyanların katkılarıyla yayımladığımız emek yoğunluklu sanat ve yazın dergisidir. Ticari, ideolojik, taraftarlık, güdümlülük gibi bir yanı, amacı ya da yönelimi yoktur. Basılı biçimi olmamasına karşın basılı derginin aynısını sayısal ortamda tüm iletişim kanallarından bulabilirsiniz. Derginin hem
blog sayfasını hem de PDF dosyasını, bilgisunarda arattığınızda hemen karşınızda görebilirsiniz. Blogdan ya da PDF dosyasını indirip okuyabilirsiniz. Telif, ekonomik ve paylaşım kaygısı olmayan, herkese açık edebiyat harmanıdır Şiir Sarnıcı… Burası, herkesin sözünü hiçbir bedel ödemeden özgürce söyleyebileceği bir kürsüdür.

Herkesin bir öyküsü vardır kendince güzel olan. Yazın dünyasındaki amacımız, işte bu güzel olan ve her yaşanası öykünün ortak alanlarında birlikte yolculuğa çıkmaktır. Bu yolculukta bize yoldaşlık etmenizi gönülden isteriz Şiir Sarnıcı olarak.

Mutlu, esenlikli günlerde okunmak dileğiyle, mutlu yıllar…

Derginin geri kalanına buradan ulaşabilirsiniz.

Şiir Sarnıcı 15. Sayı ~ İçindekiler ve Künye

Şiir Sarnıcı 15. Sayı ~ İçindekiler ve Künye

(Visited 100 times, 1 visits today)

Last modified: Mayıs 29, 2023

Kapat
error: İçerik Korunmaktadır / Content is protected !!