Güneşli bir öğlen vakti elinizde kahveniz, gözünüzde gözlüğünüz uzaklara daldınız. Benim bu adamla, bu kadınla ne işim var ya? Doğru seçilimi yapabildim mi? Ben ne yaptım? Kaderim mi bu benim? Ben zaten hep şanssızım.. Vay başkasına şans verseydim böyle mi olurdu? Sorun bende mi onda mı?.. Diye sövüştüğünüz bir günün felsefindeyseniz, gelin.
Daha iyi bir hayatım olabilirdi cümlesinin alt metni; daha iyi seçimler yapabilirdim demek. Ve hayatımızın %90’ı ilişkiler üzerine kurulu olduğu için seçimlerimiz hep insanlar yüzünden.
DOSTUMUZ, ARKADAŞIMIZ, SEVGİLİMİZ, EŞİMİZ, HEPSİNİN BU DENKLEMDE PAYI FARKLI ORANLARDA, AYNI.
Mikro düzeye inip, evet bu da sorun tabii ya dediğimiz şeylerden birisi ise kesinlikle tek eşlilik uğruna hayatımıza aldığımız partnerlerimiz namı diğer monogami.
Çevremizdeki insanlara sorduğumuz zaman %70’i “tabii ki tek eşlilik canım olur mu öyle şeyler ben paylaşamam sevdiğimi partnerimi diyecektir”. Geriye kalan %30’un içinde partneri olup çok eşlilik diye nara atan varsa alkışlayabilirsiniz, zira geri kalanının sevgilisi ya da partneri olmadığı için doymadıklarından çok eşlilik cevabını verdikleri düşünülecektir.
Bilimsel temellerine bakıldığı zaman ise kesinlikle poligam bir primat türü olduğumuzu düşünüp bende parmak kaldırmak isterim.
Bir dipnot geçelim bir şeye inanmamak demek onun tam tersini uygulayacağınız anlamına gelmez. Sonuçta düzen bu, uyum ve duyar kasmadan yaşamamız gerekli neyse ki fikirler hür. Gidip poligam birleşirseniz orası ayrı. Yoldan çıkacaksak da böyle çıkalım. Doğamız bu deriz…
İnsan türü biyolojik olarak tek eşli değil arkadaşlar dolayısıyla tek eşlilik doğal bir şey değil, ama bir takım evrimsel dinamiklerden dolayı geldiğimiz bireysel ve toplumsal yaşamda uğruna çaba göstermemiz gereken bir şey. Görüldüğü üzere baya bir çaba sarf etmiş bulunuyoruz bu yaşlara kadar. Arkamızda tek eşli olmak uğruna erittiğimiz nice date’ler..
İki ucu b*klu değnek dedikleri şeyin bir ucunda; bu denli tek eşli olduğunu iddia edip aldatan, aldatmasa bile sürekli yanındaki yamacındaki her karşı cinsle flört etmeye çalışan, en basiti arkadaşınızdan hoşlandığını düşündüğünüz partnerlere ya da sizin partnerinizin arkadaşını beğendiğiniz durumlara denk gelmediniz mi peki, duymadınız mı?
Bu insanlara yaptıkları eylemin şiddetine göre karaktersiz, sosyopat, yalancı, hafif meşrep, flörtöz ve daha nice şekillerde etiket yapıştırabiliriz. Ama bu arkadaşların gönlü geniş deyip geçemeyiz… Marifet bu değil. Bunlar hiç azınlık falan da değil. Artık arkadaş toplantılarında birilerini yerden yere vurmak tarih olsun. Baya poligam bu insanlar.
Diğer ucunda ise; “seninle yattıysak evlenmemiz gerekir” bilinci evriliyor.. Cinsellik yaşadığımız kişiyi sahipleniyoruz. Biriyle bedensel bir şey paylaşırsak sonunda ilişki, evlilik bir şey bekliyoruz.
ÇÜNKÜ ÖYLE ÖĞRETİLDİK
Bir kadın bir erkek tarafından ilgi görse bir ay sonunda “biz neyiz?” sorusu geliyor. Karşımızda sadece tek eşli olmak için yanıp tutuşan, bunu kendine görev atfetmiş kadın ve erkekler topluluğu beliriyor. Sonucunda; evlilik, olmadı sevgililik, kıskançlık krizleri, güven problemleri, sürekli açık arama, sorgulama ve güneşli Pazar günleri uzaklara bakmalar görüyoruz dostlar..
İnsan duygularıyla ilgili her şeyde olduğu gibi, bu konu da karmakarışık. Gelelim biraz bilimsel yönlerine, içimiz rahatlasın;
Montreal Üniversitesinden Bernard Chapais, “Evolutionary Anthropology” isimli derginin 2013 sayısında, insanın çiftleşme sisteminin çok yüksek seviyede esnek olduğunu yazdı. İnsan kültürlerinin sadece yüzde 17’si katı biçimde tek eşlidir, dedi.
İnsan denilen varlığın en yakın tür akrabaları şempanze ve bonobolar. Artık bunu inkar etmek evrim kuramının kurucusu sevgili Charles Darwin’e ayıp. Anatomik yapıdan tutun da sorun çözme kapasitesine, seks yapma şeklimize ve sıklığımıza kadar benzerliklerimizin çok olduğu yapılan araştırmalarla ortaya kondu.
Bonoboların fizyolojilerinde ve teorilerinde birden fazla kişiyle seks yapma var. Erkekleri tohumlarını yayma, dişileri bağ kurma amacıyla seks yapıyor. İnsanların da erkeğinin, dişisinin fizyolojisinde ve bilinçaltında aynı amaç var..
Seks yaparken yüz yüze bakan sadece iki canlı türü var; bonobolar ve insanlar!
İlk adımdan önce, hem erkek hem de dişi insansılar, tıpkı şempanzeler gibi partner konusunda rastgele bir cinsel ilişki biçimi yaşıyordu. Fakat, birden fazla eşi elde tutmak zor bir işti, bu durum eşler için daha fazla kavga edilmesi ve daha fazla dişinin korunması anlamına geliyordu.
İşte tam bu noktada; yaklaşık 12 bin yıl önce tarımın hayatımıza girmesiyle insan atalarımızda “mülkiyet hakkı” doğdu. “Yabancıya gitmesin” mantığı gelişti bu da avcı temelli erkekler arasında rekabeti başlattı. Rekabet zamanla başka alanlara da yayıldı. Erkek, bir yerden sonra “bu benim kadınım” diye kadını sahiplenmeye de yaptırımlara da başladı.
Şimdi bir nebze de olsa günümüze kadar gelen, ortaya çıkarılan faktörlerle yapılan sosyolojik ve bireysel evrimi anlayıp detaylandırabiliyor musunuz?
Tek eşlilik, çok eşliliğin gerektirdiği bu aşırı çabanın hafifletilmesi için ortaya çıkmış en iyi yol gibi görünüyordu. Biri diğerinden iyi olmadığı gibi, baş başa kaldığımız şey yapmak zorunda olduğumuz tek eşli başarısız atışlar oldu.
PEKİ TEK EŞLİLİK KADERİMİZ MİYDİ ?
University of Cambridge’den zoologlar Dieter Lukas ve Tim Clutton Brock, 2545 memeli türü üzerinde yürüttükleri istatistiksel analiz çalışmasıyla bu düşünceyi desteklediler. Science‘da yayımladıkları araştırmanın verileri, memelilerin yalnız başladıklarını; ancak sonrasında bir tür veya bir başkasının evrimsel süreç boyunca 61 farklı zamanda tek eşliliğe geçtiğini ileri sürüyor. Yani tek eşlilik doğamızın bize bir getirisi değil. Fakat sonradan öğrendiğimiz, kaderimizin bize çizdiği bir yol diyebiliriz.
Peki gelelim insan atalarımıza; M.Ö. 300.000 – 10.000 arasında yani toplumlar dışarıdan etkilenmeden önce yaşayan atalarımız eşlerini paylaşırmış.
Naskapi yerlileri poligam olarak yaşarmış, onlara sormuşlar;
“Eşlerinize bu kadar özgürlük tanırsanız, taşıdığı çocuğun sizden olduğunu nasıl anlarsınız?”
Yerlinin verdiği cevap ise manidar;
“Mantıksızsın. Siz Batılılar kendi bedeninizin çocuklarını seversiniz, ama biz tüm kabilenin çocuklarını severiz”
Bana kalırsa günümüze göre verilmiş en spiritüel ve sorgulatıcı cevap. Sadece bir şeylerin farkında kalabilmek bile yapmak zorunda olduğumuzu düşündüğümüz, yapamadığımızı düşündüğümüz bütün düşüncelerimizi zincirliyor. O yüzden insanlar tek eşli değil derken herkes gitsin bonobolar gibi topluca takılalım demiyoruz tabii ki sadece durum ve olayları aşırı uçlarda yaşayan sevgili toksik ilişkilerden neden medet ummaya çalışmamızın saçma olduğunu anlayıp sadece doğamızın bu olmadığı fikrini hatırlayıp başarısızlık, bir ilişkiyi ilerletememe ya da hep birilerini isteme arzularımızı kavrayabiliriz.
OLMADIĞIMIZ BİR ŞEYİN SORUMLULUĞUNU TAŞIMANIN NEDEN BU KADAR ZOR OLDUĞUNU ANLAYABİLDİNİZ Mİ?
Linç yaklaşımıyla, ateşli şekilde ahlak kurallarından, saygıdan, bir takım değerlerden dem vurarak, tek eşliliğe inanıp bunu bir takım kavramlar altında öğretilmişlikleriyle savunanlar, o zaman hiç aldatılmayacaklarına da kendilerini salt inandırmış durumda değiller midir?
Herhangi bir şeye körü körüne bağlanmak, inanmak cinsel politikalarımıza ve ilişkilerimize vurduğumuz en büyük ket değil midir? O zaman başkalarından aldığımız bu enerji, bu çekim, bu suçluluk niye? Demek ki bir yerlerde fark yaratan bir şey(ler) oldu, bir şey(ler) var.
Şimdi size bir soru, düşünün bakalım;
Doğal olan, doğamızdan gelen şeyleri bile doğallığından çıkarıp, çeşitli normlarla kalıplara sokup, kategorize eden, bir takım kılıflara uydurup ona göre şekil alıp yaşayan ve bundan dolayı uzaklara bakıp acı çeken primat türü hangisi?
BASKA FELSEFE başka mecra BaskaBilim çok eşlilik evrim eylül büşra güner ilişkiler monigami
Last modified: Nisan 1, 2021