Halkın Vekilliği
Vekil bir başkasını temsil eden anlamına gelir. Kişi bazında özellikle hukuki iş ve işlemlerin takibi için avukatların vekil tayin edildiği bilinir. Toplum bazında ise merkezi karar alma organlarına halkı temsilen vekiller seçilir. Bildiğimiz üzere milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kendilerine oy veren on binlerce / yüzbinlerce insanın vekili olarak devletin üç ana unsurundan birisi olan yasama organında faaliyet yürütür.
Can Atalay 14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde almış olduğu 75.000 binden fazla yurttaşın oyuyla TİP Hatay milletvekili olarak seçilmiştir. Oyların büyük çoğunluğu Arsuz, Samandağ ve Defne gibi 6 Şubat 2023 depremlerinde ölümle baş başa bırakılan, ihmaller ve riyakarlıklar silsilesi sonucu on binlerce sakininin ölüme terk edildiği yerleşim yerlerinde hayatta kalan depremzedelerden alınmıştır. Can Atalay bu insanların vekilidir.
Can Atalay sadece bu insanların değil; Gezi Parkı’ndaki ağaçların, kent hakları çalınan İstanbulluların, Soma’da katledilen işçilerin, Çorlu tren kazasında ölenlerin, Hendek’te katledilen işçilerin, Aladağ’da tarikat yurdunda yanan çocukların; ezcümle halkın ve ezilenlerin avukatıdır/vekilidir.
Anayasal Rejimin Fiilen Son Bulması
Can Atalay’ın milletvekilliği, ülkenin en üst yargı mercii olan ve kararları tüm kişi ve kurumları tartışmasız şekilde bağlayan Anayasa Mahkemesi’nin iki ayrı kararına rağmen bugün (30.01.2024) TBMM’de aleyhine olan kararın okunmasıyla hukuka, hakka, adalete ve toplum menfaatine aykırı şekilde sözde düşürülmüştür!
Bu durum salt bir vekilin oyunu aldığı halkı temsil gücünün elinden alınmasından yahut basit bir antidemokratik uygulamadan ibaret değildir. Bugün ülkemizin rejimi geriye dönüşü oldukça zor ve çok cüretkar şekilde fiilen yeniden değiştirilmiştir. Bu yeni rejimde aşağıdaki Anayasa maddelerinin tekrar yazılması gerekebilir. Çünkü bu maddeler artık maalesef uygulanmamaktadır!
“BAŞLANGIÇ ……
- Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;
Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu; …
Devletin şekli
- MADDE 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. ….. II. Cumhuriyetin nitelikleri
- MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Değiştirilemeyecek hükümler
- MADDE 4- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Devletin temel amaç ve görevleri
- MADDE 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
Egemenlik
- MADDE 6- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Yargı yetkisi
- MADDE 9- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.
Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü
- MADDE 11- Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.”
Zalimlerin Vekilliği
Kararı AKP milletvekili Bekir Bozdağ okumuştur. Kendisi de Can Atalay gibi milletvekili ve avukattır. Hatta 2013-2017 yılları arasında Adalet Bakanlığı bile yapmıştır. Peki bu şahıs ve mensubu olduğu siyasi örgüt veya bir takım üyeleri şimdiye kadar kimlerle anılmıştır? FETÖ, Büyük Ortadoğu Projesi, IMF, Dünya Bankası, El Nusra, Taliban, Hamas, NATO, Limak, Cengiz, Kalyon, uyuşturucu baronları, mafya babaları, dolandırıcılar, hırsızlar, katiller …
Açıkça görülmektedir ki ortada kendi kanunlarına uymamayı gerektirecek büyüklükte bir çatışma vardır. Bu çatışma vekiller üzerinden yaşansa da temsil ettikleri asillerin çatışmasıdır. Bir yanda hayatını alnının teriyle kazanan ve harama el uzatmayan namuslu emekçiler, doğa dostları, adalet taliplileri, eşitlik ve kardeşlik yanlıları; diğer yanda yerel ve uluslararası ölçekteki savaş, din ve zehir tüccarları, baronlar, mafyalar, silahlı örgütler…
Bu ölçekten bakıldığında bunun bir sınıf çatışması olduğunu söylemeye gerek dahi kalmamaktadır. Hal böyleyken vekalet çatışmasının en geniş anlamıyla işçi sınıfı ile burjuva sınıfı arasında yaşandığını tespit etmek klişe bir sol söylem gibi dursa da hakikatin en özet ifadesi budur. Elbette hakikat bundan ibaret yahut bu kadar sade değildir ancak temel örüntüsü tarihin bu aşamasında bu şekilde okunabilir.
Ne Yapmalı ?
Bu sorunun cevabını meslektaşımız, üstadımız, dostumuz, mücadele arkadaşımız, vekilimiz ve canımız Can Atalay şu şekilde veriyor:
“Yurttaşlar, bu da oldu, bunu da yaptılar. Anayasa’nın açık; hiçbir kuşkuya yer bırakmayan hükümlerine karşın seçilmiş Hatay milletvekilinin milletvekilliğini ‘düşürdüler.’ Hukuk tanımazlığın, kuralsızlaşmanın bu boyutlara gelmesine yine de şaşırıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu suça ortak edilebilmesine onun adına üzülüyorum. Kimin hangi hakkı, hangi yetkiyi nasıl kullanacağının öngörülemediği; kuralsızlığın egemen olduğu bu halin memlekete vereceği zararlardan ülkem adına endişe duyuyorum. Türkiye, bu kuralsızlık, hukuksuzluk deli gömleğine sığmayacak. Hep beraber göreceğiz…
Peki onlar ‘bitti’ dediler diye ben görevimi yapmaya çalışmaktan geri mi duracağım? Asla! Ülkeme, Hatay halkına, yıkılmış bir kentin ortasında oy kullanan insanlara karşı borçluyum. Zor koşullarda olsa da olanaklarımız çok sınırlı olsa da başta Hatay ve deprem bölgesi olmak üzere; halkımızın, emeği ile geçinen yurttaşlarımızın meramına tercüman olmaya çalışacağım. Eksik ve gediklerimin sorumlusu özgürlüğümü engelleyenlerdir. Başta Hataylılar olmak üzere tüm yurttaşlarımın durumu açıklıkla gördüğüne inanıyorum. Tam bir hafta sonra 6 Şubat. Yarından itibaren ana gündemimiz budur. Uygulamaya bulaşmak istemeyenler, kendini dışında tutmak isteyenler varmış… Uygulamayı bir arayış olarak takdim edenler varmış… Milletvekillerinin haklarını korumaktan birinci dereceden sorumlu olan TBMM Başkanı yurt dışına gitmiş… Başka biçimde takdim etseler de başka yere baksalar da başka yere gitse de, imzaları olmasa da tarihe Anayasa’nın askıya alınmasına ortak olanlar olarak geçecek.“
Vekilimiz Can Atalay’ın sözü sözümüzdür !
Ülkemizin adaletten, hukuktan, eşitlikten, kardeşlikten, özgürlükten, refahtan; ezcümle halktan yana olan yurttaşlarımızla hak ettiği güzel günlere hukuk sınırları içinde erişeceğine olan inancımız ve arzumuz tamdır!
akp aladağ anayasa aytekin aktaş BAŞKA TOPLUM can atalay çorlu gezi parkı hatay hendek milletvekili soma tbmm tip
Last modified: Şubat 1, 2024