Zorunlu din dersleri denildiğinde ne anlıyoruz? Laik bir ülkede din dersleri nasıl olmalıdır? Temel haklardan olan inanç özgürlüğünün sınırları nelerdir? Hangi şartlarda din derslerinin zorunlu tutulması insan hakları hukuku açısından problem teşkil etmez? Türkiye’nin din dersleri konusundaki insan hakları karnesi nasıldır?
Din Derslerinin Hukuki Niteliği
Bilindiği üzere insanlık tarihi boyunca yönetilenlerin egemenlere karşı büyük mücadeleler sonucu kazanmış oldukları ve “insan/lık onuru” için asgari şartların sınırlarını belirleyen vazgeçilemez ve devredilemez; olmazsa olmaz haklar insan haklarını oluşturur. İnsan hakları alanı dinamik ve görecelidir; toplumdan topluma, zamana ve egemen/yönetilen ilişkisine göre değişiklikler gösterir. Bununla birikte evrensel düzeyde tüm insanlar için geçerli olabilecek nitelikte insan haklarını belirleme uğraşı özellikle II. Paylaşım Savaşı sonrasında süregelmektedir.
İnsan hakları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi bölgesel ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi gibi uluslarüstü metinlerde yahut anayasalar gibi ulusal/yerel metinlerde düzenlenirler.
Ülkemizin de tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 9. Maddesi inanç özgürlüğünü düzenlerken 14. maddesi ayrımcılık yasağını düzenlemektedir. AİHS Ek 1 Nolu Protokol’ün 2. maddesi ise ebeveynlerin çocukları üzerindeki inanç eğitimi hakkını düzenler. Zorunlu din dersleri konusunda AİHS’in bu maddeleri gündeme gelmektedir.
İnanç özgürlüğünün çekirdeğini inanma veya inanmama hakkı oluşturur. Ayrıca AİHS’de düzenlenen ayrımcılık yasağı gereği, taraf devletler inançlara (inançsızlık dahil) eşit mesafede olmak zorundadır. Bu zorunluluk aynı zamanda laiklik ilkesinin de gereğidir.
Laiklik ilkesi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın başlangıç hükümlerinde ve 2. maddesinde düzenlenen cumhuriyetin nitelikleri arasında yer almıştır. Diğer yandan eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı da Anayasa’nın 10. maddesinde düzenlenmiştir. Anayasa’nın 24. Maddesi inanç özgürlüğünü ve ebeveynlerin çocuklarının alacağı inanç eğitimini belirleme hakkını düzenler. Anayasa’nın 42. maddesi ise tüm çocuklar için çağdaş, bilimsel ve parasız bir eğitim hakkı düzenler.
Hukuk sistemimizde sayılan bu düzenlemelerden daha üstün herhangi bir hukuk normu yoktur. Dolayısıyla bu hükümler bütün bir ülkeyi tüm kurumlarıyla doğrudan bağlar. Hukukun üstünlüğünün gereği olarak, geri kalan tüm yasal, yargısal ve idari faaliyetler bu hükümlere uygun şekilde yerine getirilmek zorundadır.
Anılan öncüller sebebiyle okullarda verilecek inanç eğitimlerinin de tüm inançlara eşit mesafede olması mecburidir. Reşit olmayan öğrencilerin inanç özgürlüğü hakları ebeveynleri tarafından kullanılmaktadır. Dolayısıyla anne babalar çocuklarının alacağı veya almayacağı inanç eğitimi hakkında esas yetkili kimselerdir.
Okullardaki din dersleri anılan kurallar kapsamında düzenlenmek zorundadır. İnançsızlık dahil bütün inançlar yasa/devlet önünde eşit olduklarından, tüm inanç mensuplarının çocukları üzerindeki inanç eğitimi hakları da eşittir. Bu hakkın sınırlarını çocuğun üstün menfaati ile kamu güvenliği, kamu düzeni ve kamu sağlığı gibi devletin takdir marjında kalacak olan hususlar oluşturur.
AİHM Kararlarında Din Dersleri
Din dersleri içerikleri itibariyle ebeveynlerin çocukları üzerindeki inanç eğitimi hakkının ihlali yahut çocuklar açısından sistematik telkin yasağının ihlali niteliğinde olabilmektedir. Diğer yandan zorunlu din derslerinden muaf tutulabilmek için öngörülen usuller de inancını açıklamaya zorlanmama hakkının ihlaline sebep olabilmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) dinî öğretim ve dinî eğitimi ayırarak değerlendirmektedir.[1] Derslerden muafiyet imkanının bulunması şartıyla, genel ve objektif bilgileri içeren ve dinî öğretim kapsamında kabul edilen din derslerinin zorunlu olması AİHM tarafından AİHS’e aykırı bulunmamaktadır. Ancak belli bir inancın uygulanmasına yönelik verilen ve dinî eğitim niteliğinde olan din derslerinin zorunlu tutulması AİHS’e aykırılık olarak kabul edilmektedir.[2] Çünkü objektif ve genel bilgilerin tarafsızca aktarılması herhangi bir hakkı ihlal etmezken, belirli bir dinin eğitimi niteliğindeki zorunlu dersler sistematik telkin oluşturmaktadır. Sistematik telkin bireylerin inançlarının zor kullanılarak manipüle edilmesidir.[3] Dogmatik bir inancın sistematik telkin ve manipülasyon yoluyla aktarımı ise endoktrinasyon[4] teşkil eder ve inanç özgürlüğünün ihlali sonucunu doğurur.
Dinî öğretim niteliğindeki derslerden muafiyet usulünün taşıması gereken şartlar AİHM kararlarında belirlenmiştir. Bu şartlar; muafiyetin koşula bağlanmamış olması, dersten tamamen muafiyetin mümkün olması ve muafiyetin öğrenciler açısından olumsuz sonuçlar doğurmaması için gerekli önlemleri içermesi olarak sıralanabilir.[5] Örneğin Folgerø ve Diğerleri v. Norveç[6] başvurusunda zorunlu din dersinden tam olarak muaf tutulmanın mümkün olmaması sebebiyle 1 Nolu Ek Protokol’ün 2. maddesinin ihlal edildiğine hükmedilmiştir. Gerekçe olarak ise bu uygulamanın tarafsızlık, eleştirellik ve çoğulculuk kriterlerini karşılamaması gösterilmiştir. Diğer yandan muafiyet usulü gereği ebeveynlerin inançlarını yazılı olarak beyan etmek zorunda bırakılmalarının da inancı açıklamaya zorlanmama hakkının ihlali niteliğinde olduğu belirtilmiştir.
Devletler normalde vermekle yükümlü olmadıkları hakları yalnızca belirli bir grup lehine tanıyıp aynı haktan aynı bağlamdaki diğer grupları faydalandırmazlarsa ayrımcılık yapmış olurlar. Türkiye’de Sunnilere tanınan hak ve muafiyetlerin Alevilere ve diğer inanç gruplarına tanınmaması hakkında İzzettin Doğan ve Diğerleri[7] ve Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı[8] başvuruları hakkında verilen ihlal kararları buna örnek olarak gösterilebilir. İnanç özgürlüğünün yanlı şekilde tek bir inanç grubu lehine genişletilmesi hakkında AİHS 9. ve 14. maddelerinin ihlal edildiğine; yani inanç temelindeki ayrımcılık uygulamalarının inanç özgürlüğüne ve ayrımcılık yasağına aykırılık teşkil ettiğine hükmedilmiştir.
İnsan Hakları Açısından Türkiye’de Zorunlu Din Dersleri
Türkiye’deki zorunlu din dersleri hakkında Alevi yurttaşlarca yapılan Hasan ve Eylem Zengin [9] ve Mansur Yalçın ve Diğerleri[10] başvuruları hakkında Ek 1 Nolu Protokol 2. maddesinin ihlal edildiğine hükmedilmiştir. Her iki başvuruda da zorunlu olarak okutulan din derslerinin başvurucuların inançlarına uygun olmadığı, inançlarını dışladıkları ve tek yanlı bir dinî eğitim niteliğinde olması sebepleriyle başvurucuların çocuklarının bu derslerden muaf tutulmaları talepleri konu edilmiştir. Verilen kararlar ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi içeriklerinin objektiflik ve çoğulculuk kriterlerini karşılamadığı ve derslerden muafiyet usulü gereği ebeveynlerinin inançlarını açıklamak zorunda bırakılmalarının sözleşmeye aykırı olduğu tespit edilmiştir.
Türkiye’deki uygulamada zorunlu din derslerinden muaf olabilmek için Lozan Antlaşması’nda sayılan dinî azınlıklara mensup olma şartı aranmaktadır. Diğer inançlara mensup olan yahut inançsız olan ebeveynlerin çocuklarının zorunlu din derslerinden muaf olabilmeleri için makul bir muafiyet usulü öngörülmemiştir. Ebeveynler Sunni Müslüman inancına mensup olmadıklarını devlete yazılı şekilde beyan etmek zorunda bırakılmakta ve bu yolla dahi çocukların dersten muaf tutulabilmeleri uzun idari ve adli süreçlerden sonra mümkün olabilmektedir.
Oysa laiklik ilkesi gereği devlet tüm inançlara eşit mesafede olmalıdır. Bunun gereği olarak din dersleri dinî eğitim niteliğinde olmamalı; ders içeriği ise nesnellik, çoğulculuk ve tarafsızlık kriterlerini karşılamalıdır. Bu nitelikleri haiz olmayan din derslerinin zorunlu kılınması ve geçerli bir muafiyet usulü bulunmaması doğrudan doğruya insan hakları ihlalidir. Ülkemizde diğer insan hakları ihlalleri gibi bu ihlal de Faşist 12 Eylül Darbesi’nden beri artarak devam etmektedir.
AİHM kararlarının gözden geçirilmeleri amacıyla 30 Kasım-2 Aralık 2021 tarihlerinde gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Toplantısı sonucunda Türkiye hakkında uyarı kararları alınmıştır. Gözden geçirilen kararlar arasında Türkiye aleyhine sonuçlanan zorunlu din dersleri konulu kararlar da bulunmaktadır. Türkiye hakkındaki zorunlu din dersleri konulu uyarı kararı şu şekildedir:
“…2018 ilk ve ortaöğretim müfredatındaki zorunlu ‘din kültürü ve ahlak bilgisi’ derslerinin mahkeme tarafından dile getirilen sorunlar için bir çözüm olmadığını tekrar kaydetti; dolayısıyla yetkilileri Türk eğitim sisteminin devletin farklı dinler, mezhepler ve inançlar karşısında nötr ve tarafız olma, çoğulculuk ve nesnellik ilkelerine saygılı olma görevini yerine getirmesini ve Sünni İslam dışında dini ve felsefi kanaatleri olan velilerin, dini ve felsefi kanaatlerini açıklamaya mecbur bırakılmaksızın, çocukları için uygun seçenekler sunmasını sağlamaya davet eder…” [11]
Alınan bu uyarı kararı hakkında Türkiye’de gerekli önlemler uygulamaya geçmemiştir.
Zorunlu Din Derslerinden Muafiyet Hakkında Verilen Anayasa Mahkemesi Kararı
Hasan El isimli yurttaşın 2009 yılında çocuğunun zorunlu din dersinden muaf tutulması için başlatmış olduğu hukuk mücadelesi ancak 2022 yılında sonuçlanabilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin 8 Nisan 2022 tarihinde duyurduğu zorunlu din dersleriyle ilgili verilen ihlal kararı mevcut hukuksuzlukların giderilmesi açısından bir umut olmuştur. Bu karar tüm kurumlar için bağlayıcı nitelikte olup, aynı konudaki davalar için emsal teşkil edecektir.
Bu kararın gereği olarak zorunlu din derslerinin tekrardan gözden geçirilmesi, din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması, zorunlu tutulması halinde ise objektiflik, eşit yurttaşlık, çoğulculuk ve dinî eğitim niteliğinde olmama kriterlerine riayet edilmesi ve dersten muafiyet usulünün insan hakları hukuku standartlarına göre belirlenmesi elzemdir.
*Bu yazının ilk versiyonu ilerihaber ’de yayımlanmıştır.
[1] Campbell ve Cosans v. Birleşik Krallık, 25 Şubat 1982, 7511/76; 7743/76.; Osman Doğru ve Atilla Nalbant, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi: Açıklama ve Önemli Kararlar- 2. Cilt, 1. Baskı, T.C. Yargıtay Başkanlığı, Ankara, 2013, ss. 784-806.
[2] 40 Anne v. İsveç, 9 Mart 1977 , 6853/74.(Kom.); Kjeldsen, Busk Madsen ve Pedersen v. Danimarka, 7 Aralık 1976, 5095/71, 5920/72, 5926/72.
[3] Hande Seher Demir, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Türkiye’de Din ve Vicdan Özgürlüğü, Adalet Yayınları, Ankara, 2011, (Vicdan Özgürlüğü) ss. 75, 155.
[4] Charlene Tan, “Michael Hand, Indoctrination and the Inculcation of Belief”, Journal of Philosophy of Education, Cilt: 38, Sayı: 2, 2004, ss. 258-260.
[5] Berke Özenç, “AİHM ve Danıştay Kararlarının Ardından Zorunlu Din Dersleri Sorunu”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, Cilt: 66, Sayı: 2, 2008, (Zorunlu Din Dersleri) ss. 225, 226.; Tolga Şirin, “Zorunlu Din Dersi Tartışmasının Görülmeyenleri”, Güncel Hukuk Dergisi, Sayı: 135, 2015, (Din Dersleri) ss. 22, 23.; Madalina Rosu, Faith in Equality: Relgion and Belief in Europe, (Ed. Sarah Cooke O’Dowd), Equinet, Brussels, 2017, s. 55.; Carmelo Danisi, “How Far Can the European Court of Human Rights Go in the Fight Against Discrimination? Defining New Standards in its Nondiscrimination Jurisprudence”, International Journal of Constitutional Law, Cilt: 9, Sayı: 3-4, October 2011, ss.800-802.
[6] Folgerø ve Diğerleri v. Norveç, 29 Haziran 2007, 15472/02. (B.D.)
[7] İzzettin Doğan ve Diğerleri v. Türkiye, 26 Nisan 2016, 62649/10. (B.D.)
[8] Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Vakfı v. Türkiye, 2 Aralık 2014, 32093/10.
[9] Hasan ve Eylem Zengin, 9 Ekim 2007, 1448/04.
[10] Mansur Yalçın ve Diğerleri v. Türkiye, 16 Eylül 2014, 21163/11.
[11] https://www.pirha.net/avrupa-konseyi-bakanlar-komitesi-alevilerle-ilgili-turkiyeyi-bir-kez-daha-uyardi-299777.html/03/12/2021/
aihm AİHS 14. MADDE AİHS 24. MADDE anayasa ANAYASA 24. MAADDE aytekin aktaş BAŞKA TOPLUM DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DİNİ EĞİTİM DİNİ ÖĞRETİM EK 1 NOLU PROTOKOL 2. MADDE eşit yurttaşlık FOLGERO HASAN EL HASAN VE EYLEM ZENGİN inanç özgürlüğü insan hakları insan hakları hukuku LAİKLİK MANSUR YALÇIN zorunlu din dersleri
Last modified: Ocak 14, 2023