Yazan: 10:33 am
Kategori: Bilim & Akademi, Toplum & Hukuk

Tahmini okuma süresi: 8 dakika

“Açılma Deneyimi Bireyler Gibi Biricik”-Emirhan Deniz Çelebi ile Söyleşi

“Açılma” konusu bağlamında trans erkekler hakkında “Türkiye’de Trans Erkeklerin Açılma Süreçlerine Etki Eden Faktörlerin Sosyolojik Analizi” başlıklı tez yazan Emirhan Deniz Çelebi ile bir söyleşi gerçekleştirdik

“Açılma Deneyimi Bireyler Gibi Biricik”-Emirhan Deniz Çelebi ile Söyleşi

Açılma Deneyimi Bireyler Gibi Biricik

Açılmak kavramı LGBTİ+ların kimliklerini diğer kişilere açıklamak anlamında kullandıkları bir kavram. Açılmanın kendisi ise çeşitli durumlara bağlı olarak farklı hikayelerle şekillenebiliyor. Trans erkekler özelinde açılmak ile ilgili bir tez yazan Sabancı Üniversitesi SU Gender Eğitim Koordinatörü Emirhan Deniz Çelebi trans erkeklerin açılmasını etkileyen faktörlerden bahsederken her açılmanın kendine has ve biricik olduğunu vurguluyor.

Nilüfer Bulut

LGBTİ+ların bütün insanları natrans ve heteroseksüel varsayan ataerkil sistemde kendilerine has deneyimleri anlamlandırmak için kullandıkları bazı terimler var. Bunlardan biri de açılmak terimi. Herkesin natrans ve heteroseksüel varsayılmasından kaynaklı LGBTİ+ların kendi cinsiyet ya da cinsel yönelim kimlikleri için -bazen her ikisi için de – açılmaları gerekebiliyor. Bu bağlamda transların açılması da cinsiyet kimliğini genital organa göre atayan bir sistemde hukuki ve çeşitli toplumsal faktörler ekseninde şekilleniyor. Konu bağlamında trans erkekler hakkında “Türkiye’de Trans Erkeklerin Açılma Süreçlerine Etki Eden Faktörlerin Sosyolojik Analizi” başlıklı bir tez yazan Emirhan Deniz Çelebi ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

“Açılma Deneyimi Bireyler Gibi Biricik”-Emirhan Deniz Çelebi ile Söyleşi


*Trans erkeklerin açılma süreçlerini konu edinme sebebin nedir ?

Bu konuyu ele almak istemem aslında kişisel merakımdan. Açılma konusu ayrıca kişisel de bir meselem. Kişisel bir meseleden yola çıkmış akademik bir çalışma oldu yüksek lisans tezim. Bir aktivist olarak sahada pek çok kişiye akran danışmanlığı desteği veriyorum 2014 yılından bu yana. Bu süreç içerisinde en çok karşılaştığım sorulardan bir tanesi ‘’Nasıl açılmalıyım?’’ idi. Ben nasıl’a değil bunu nelerin etkilendiğine odaklanmak istedim.

“Cinsiyet geçiş sürecine giren translar için açılmak zorunlu olabiliyor”

*Açılmak sıkça kullanılan haliyle LGBTİ+ların kimliklerini açıklamasını anlatmak için kullanılan bir terim. Açılmak senin tezinde nasıl bir anlam kazanıyor ? Açılmanın bir LGBTİ+ için önemi nedir?

Açılma dediğimiz kavram kişinin kendi cinsel kimliğine dair bilgisini önce kendisine sonra çevresindeki insanlara söylemesi süreci. LGB+’ların açılma süreçlerini ele alan akademik çalışmalara baktığımızda sıklıkla karşımıza seçici olmak çıkıyor. Yani bir lezbiyen, gey, biseksüel ya da bu çeşitliliğin herhangi bir noktasında kendini tanımlayan kişiler açılmak istedikleri kişileri seçebiliyorlar, seçiyorlar. Bunun elbette tüm LGB+’lar için bu şekilde tezahür ettiğini falan iddia etmiyorum. Kimliği ifşa edildiği için açılmak durumunda kalanlar falan da var şüphesiz ki.

Benim çalışmamda bulgular gösterdi ki kişiler özellikle hormon replasmanı süreci sonrasında açılmaları seçici olmaktan ziyade zorunlu bir hal almış. Bu sebeple açılmayı ben ikiye ayırdım: seçici açılma ve zorunlu açılma. Peki neden özellikle hormon replasmanı süreci sonrasında böyle bir ihtiyaç hasıl olmuş? Cevabı çok basit: Medikal süreç içerisinde hormon kullanımına bağlı bedende meydana gelen fiziksel değişiklikler (trans erkeklerde bu sakal ve bıyıkların çıkması, gürleşmesi, sesin kalınlaşması vb.) beraberinde kişilerin kendilerini o dolabın içinden artık zorunlu olarak çıkmaya itiyor. Tırnak içerisinde kişi artık saklanamıyor. Hormon kullanmaya başladım, sesim için grip oldum derim sakalımı bıyığımı da keserim kendimi belli etmem diyerek sürecini saklamasını çok da uzun yıllar sürdüremiyor. Tabi bu bahsettiğim cinsiyet geçiş sürecine devam eden translar için. Trans erkeklerin tamamını da bu cinsiyet geçiş sürecine girmek zorundaymış gibi algılamamak da gerekli. Beden görüntüleri ile barışık trans erkekler de olabilir. Ben saha çalışmama cinsiyet geçiş süreci odağında devam ettim.

“Açılmak herkes için biricik bir süreç”

*Pek çok LGBTİ+ nın kendine has bir açılma süreci var. Bu açılma sürecine etki eden kişinin kendi isteği dışında– toplumsal faktörler var mı? Varsa bu faktörleri Türkiyeli translar nasıl deneyimliyor?

Evet, her LGBTİ+’nın kendine has bir açılma süreci var. Herkes için biricik bir süreç bu. Ve kendi içinde başka dinamikleri barındırıyor: Ailenin açılma durumuna nasıl tepki vereceği konusunda bile açılmadan önce kişiler yıllarca düşünebiliyor. Türkiye’de bu süreci etkileyen en büyük faktör elalem faktörü. Açılmayı planlayan kişinin “Ailem ne der” ile başlayan kaygı bazen ailesinin “Elalem ne der?”’ine dönüşebiliyor. Türkiye toplumunda başkalarının düşüncesi bana kalırsa kendi düşüncelerinin, felsefi düşüncelerinin bir adım önünde. Birisi farklı düşündüğünde marjinal gruplardan birisi yaftasını yemenin çok kolay olduğu bir ülkede insanlar da kendileri için değil elalem için yaşamayı tercih edebiliyorlar.

Elalem faktöründen başka karşımıza çıkan bazı faktörler de var ki kişilerin açılma süreçlerine olumlu yönde etki etmiş: İnternete ve sosyal ağlara ulaşımın kolaylaşması mesela. Bundan yirmi yıl önceki Türkiye’de internet kullanımı bu kadar yaygın değilken insanlar “normalim” şifasını ansiklopedilerden, sağlık kitaplarından arıyordu. İnternetin kullanımı beraberinde bilginin hızla yayılmasını, mekan mefhumunun ortadan kalkmasını ve bilginin de globalleşmesini getirdi. Haliyle tek bir arama motoruna “Yanlış bedende miyim?” sorusunu sorduğunuzda karşınıza söyleşiler, okuma önerileri, makaleler, film önerileri çıkıyor. Haliyle “Aa bir tek ben yokmuşum!” cümlesi ile cevap veriyorsunuz.

Koca kalabalıklar içinde kendinizi tek hissederseniz kolayca “deli” damgasını kendinize vurabiliyorsunuz ama sizin gibi pek çok kişinin varlığını bilmek hatta onlarla iletişime geçip sorularınızı sorabilmek bu sürecinizde en büyük desteğiniz oluyor. Elbette bu sitelerde bilgi kirliliği de var. Bu sebeple tezimde de vurguladığım şey en doğru bilgiye ulaşmak için bu bilginin kaynağının araştırılması yönünde. Örneğin şu an hala 2020 Türkiye’sinde “Çocuğunuzu bana getirin, onun translığını düzeltirim” şarlatanlığı yapan, düzeltme terapileri yaptığını iddia eden şarlatan terapistler var. CETAD, TODAP gibi alanında uzman kişilerin kurduğu kurumlar varken hala binlerce insan kredi kartını “şifa” uğruna boşaltabiliyor, bunun için kredi çeken aileler bile var, ne acı değil mi?

Damgalanma korkusu, ayrımcılık yaşarım korkusu, işten atılırım korkusu bir diğer etken.

*Kimliğin açılma sürecine ya da açılma şekline bir etki ettiğini düşünüyor musun? Translar ve senin yaptığın çalışmadan da yola çıkarak trans erkekler özelinde açılma deneyimi kimliğin kendisiyle alakalı kendine has özellikler taşıyor mu? Yani cinsiyet kimliği için açılmanın natrans birinin cinsel yönelimi için açılmasından bir farkı var mı?

Cinsel kimliğin pek çok boyutu var. Atanmış cinsiyet özelliklerimiz, toplumsal cinsiyet, cinsiyet kimliği, cinsel yönelim, cinsiyet ifadesi bu bileşenlerden bazıları. Bu çalışmada cinsel kimliğin yalnızca cinsiyet kimliği çeşitliliği içerisinden bir örneklemini inceledim: trans erkekler. Bu soruya cevap verebilmek için açılmanın cinsel yönelim odağında irdelendiği çalışmalara da referans vermek gerekiyor. Açılma üzerine yazılmış çalışmalarda karşımıza yaygın olarak çıkan bulgular bireylerin kendileri gibi olamadığı, güvenlik kaygısı yaşadıkları, endişe ve korku yaşadıkları üzerinedir. Bu bulgular benim çalışmamda da ön plana çıktı. Cinsel yönelimini açıklayacak bir kişi ile aslında cinsiyet kimliğini açıklayacak kişinin dertleri ortak diyebiliriz.

Translarda -yani cinsiyet kimliği üzerinden açılan kişilerde- buna bazen zorunluluklar eklenebiliyor. Bir önceki soruda ifade ettiğim gibi kişiler medikal süreç sonrasında bazen açılmak zorunda kalabiliyor. Sahada hala hormon kullanmayı çok isteyen ama sesi kalınlaşınca, sakalı çıkmaya başlayınca bunu ailesine nasıl söyleyeceğini kara kara düşünen translar var. Bazıları grip oldum, üşütmüşüm gibi geçiştirici cevaplar verebildiğini söylese de bunu nereye kadar sürdürebileceği üzerinden büyük endişe ve kaygı yaşıyor. Yani bir yandan o değişimi başlatacak hormonu kullanma isteği ama öte yandan onun getireceği fiziki değişiklikleri açık değilse, nasıl anlatabileceği ve nasıl açılacağı kaygısı. Tabi tüm bunları okurken, her transın da bu şekilde kaygı yaşadığını düşünmemeliyiz. Açılma mefhumu bireyler gibi biricik, kişinin kendi deneyimlerine özel.

“Açılma Deneyimi Bireyler Gibi Biricik”-Emirhan Deniz Çelebi ile Söyleşi
Açılma

*Translar söz konusu olduğunda cinsel yönelim otomatik olarak heteroseksüellik olarak düşünülüyor. Örneğin trans kadın birinin lezbiyen, biseksüel olabileceği düşünülmüyor. Bu durumun trans erkeklerin açılma sürecine bir etkisi var mı? Birden farklı cis– hetenormatif* sistem dışı kimliğe sahip olmanın açılma sürecinde bir etkisi var mı?

Evet maalesef böyle yaygın bir safsata var: Trans erkek ise kesin kadınlardan hoşlanıyor ya da hoşlanmalı. Sanki kanunmuş gibi. Bu safsata da tabi ki temellerini heteronormativiteden alıyor. Erkek mi oldun, oh tamam kadınlarla birliktesindir ya da onlarla birlikte olmalısın, e tabi, yoksa neden “erkek oldun”? Bu düşüncede olan kişilerin atladığı çok önemli bir nokta var ama: Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği birbirlerinden farklı kavramlardır. Birisinin cinsel yönelimi onun kime yöneldiği/yönelmediği ile ilgili iken cinsiyet kimliği kendini nasıl tanımladığı kabaca. “E peki neden erkek oldu hocam?” diyenler oluyor mesela eğitimlerde. En güzel cevap bence şu: “Bir iki ameliyatla kimsenin erkek olduğu yok, o zaten erkekti.” – Mavi ekran… 🙂

Trans erkeklerin durumuna bakacak olursak da cinsiyet kimliği açılmasına bir de cinsel yönelim eklenince görünüyor ki bu durumu daha da karmaşıklaştırıyor, açıklanması zor bir şey gibi düşünülüyor. Benim örneklemimdeki trans geyler, açılmalarını yalnızca cinsiyet kimlikleri üzerinden yaptıklarını/yapmayı planladıklarını ve cinsel yönelimlerine dair konuşmanın ise imkansız olduğunu belirtmişti. Burada ailenin verdiği destek, arkadaş ortamının açtığı güvende olma hissi, çalıştığı kurumun tutumu ve politikaları kişilerin iyi olma hallerine ve kendileri olabilmelerine çok büyük etkili.

“Disfori yaşamayan translar da vardır”

*Cinsiyet uyum sürecine girme arzusunun olup olmaması trans erkeklerin açılmasını etkiliyor mu?

Ben tez çalışmamda özellikle cinsiyet geçiş sürecine başlamış/başlamayı planlayan transların açılma süreçlerini ele aldım. Burada şunu hatırlatmak isterim okuyuculara: Translar, trans olduklarını beyan etmeleri için belli kalıplara girmek durumunda değillerdir. Yaygın kanı transların cinsiyet geçiş sürecine başlamış olmaları hatta mutlaka başlamaları gerektiği üzerinedir. Fakat disfori yaşamayan translar da vardır. Tabi bu kişilerin hukukî olarak bu durumu ifade edememeleri, etseler bile kanunun belli bir çerçeve çizmiş olması bir başka konuşulması gereken konu. Sadece konu cinsiyet uyum sürecine girme düşüncesi noktasına geldiği için bazı hatırlatmaları yapmayı faydalı buldum.

Cinsiyet geçiş süreci beraberinde kaçınılmaz olarak -özellikle medikal süreç ile birlikte- belli fiziki değişiklikleri de beraberinde getiriyor. Önceden de bahsettiğim gibi gözle görülen değişiklikler bazen açılmayı zorunlu kılabiliyor. Araştırmamda açılma sürecini sürece başladıktan sonra yapanlar da vardı sürece başlamak için açılmayı bekleyenler de. Burada hangi sebeple olursa olsun insanlarda büyük bir stres, kaygı ve güvende hissetmeme hali yaygın olabiliyor. O yüzden cinsiyet geçiş sürecine başlama kararı açılma sürecini zorunlu olarak hızlandıran bir etken olabiliyor diyebilirim.

*Hukuki anlamda değişiklik yapılması için tıbbi süreç zorunluluğu senin için ne anlam ifade ediyor?

Bu soruyu sahadan bir aktivist olarak yanıtlamak istiyorum, bir araştırmacı olarak değil. Tıbbi süreç Türkiye’de senin de belirttiğin gibi adli süreç ile el ele yürüyor. Transların kendi cinsiyetlerini kendilerinin tayin edebildiği bir sistem yok. Aslında adli süreç ile devam eden medikal süreç trans kimliklerin bir noktada patolojize edilmesi anlamını da barındırıyor. Her ne kadar Dünya Sağlık Örgütü, APA gibi çeşitli kurumlar trans olmanın hastalık kategorisinden çıkarıldığını söylese de ülkelerde -yalnızca bizim ülkemizde de değil- hala bunu patolojikleştiren uygulamalar mevcut. Öz belirlenim dediğimiz uygulama Avrupa’da çok az sayıda ülkede var. Bazı ülkelerde bunun çok güzel örnekleri var. Örneğin Malta’da cinsiyet kimliği yasası bu alanda çocuk yaşta mücadele veren -ve tabi ailesinin de büyük desteği ile- trans bir çocuğun sayesinde gerçekleşti.

Tıbbi süreç zorunluluğu ve bunun özellikle belli bir yaşa bağlı olması her şeyden önce insanların kendileri olabilmelerini ertelemesi, çocuklukta/ergenlikte hatta yetişkinlikte de daha çok akran zorbalığına maruz kalması ve şiddete uğraması demek. Ergenlikte istenmeyen gelişimin (meme büyümesi, menstrüasyon gibi) önüne geçilebilecek hormon bloklayıcıların kullanımı yoluna bile gidilmiyor çoğu zaman. Dünya bana kalırsa çok cis normatif bir düzlemde dönüyor. O yüzden cisgender* kişiler, translar adına çok rahat konuşabiliyorlar. Bunu transların ruh sağlığı ve beden sağlığı açısından sakıncalı buluyorum.

“Kanun maddesi kimliğinde erkek hanesini görmek istiyorsan boşanacaksın diyor”

*Tezinde de belirttiğin gibi cinsiyet uyum sürecine girebilmenin hukuki şartlarından biri kişinin evli olmaması. Kişinin evli olup cinsiyet uyum sürecine girmek istemesi ancak eşiyle bu konuda bir sorunlarının olmaması durumunda evliliğin devam edebilmesi ile istenen cinsiyet uyum süreci girebilmek arasında yaşanan çatışma transları etkiliyor olabilir mi? Bu noktada sanırım yine hemcins evliliklerinin yasak olması sorunuyla karşılaşıyoruz.

Aslında bunun en temel sıkıntısı ülkede evlilik eşitliğinin olmaması. Bir çocuğun nasıl iki babası olabilir, nasıl iki annesi olabilir, bir çocuğu sadece cisgender bir kadın mı doğurabilir sorularına yönelik güncelde neler olduğunun bilgisinden bihaber olunması. Bir çocuk cishet (cisgender heteroseksüel) olmayan bir çift tarafından büyütülüyorsa evet, diğer çocuklardan belki biraz farklılık gösterebilir. Çeşitlilik kavramının farkındadır, ayrımcılık davranışını belki daha az sergiler. Baktığımızda Medeni Kanun’a da bu madde “aile kurumunun korunması” gerekçesi ile eklenmiştir. Trans erkek birinin evlenmek istediği biri onu bu konuda desteklese bile evliliğin devamlılığı için evet, çok istese de cinsiyet geçiş sürecinin hukukî kısmına geçemiyor. Bunun transları etkileyip etkilemediğini araştırmamdan değil ama sahadan bilgilerimle cevaplandırabilirim çünkü bu konu özelinde Türkiye’de yapılmış bir araştırma da yok, benim örneklemimde de çıkmadı. Sahada gördüğüm şey ise bu konuda bir örneğe henüz rastlamadığım. Elbette vardır eşinin cinsiyet geçiş sürecine destek olan, destekleyen ve tabi resmi olarak evli olan çiftler. Ama eninde sonunda var olan kanun maddesi kimliğinde erkek hanesini görmek istiyorsan boşanacaksın diyor açıkça.

“Translara destek veren derneklerin varlığı çok önemli”

*Açılma sonrası karşılaşılan durumlar neler trans erkekler için? Bu durumlarla nasıl mücadele ediyorlar? Sorunları aşabilmek için politik gereklilikler neler?

Açılma sonrası ailelerinden, yakınlarından, açıldıkları kişilerden aldıkları tepkiler farklılık gösteriyor tabi ki. Çok destek veren aileler de var, reddedenler de. Hatta kişinin kendini öldürmesi gerektiğini söyleyenler de… Olumsuz tepki görenlerin bazen -mış gibi yapmaktan başka çaresi kalmayabiliyor. Eğer ekonomik olarak iyi durumda ise, çalışıyorsa bu durumda aileden ayrılması söz konusu olabiliyor ama yine de yaygın olarak gördüğüm şey aile için yaşamak, aile için katlanmak, güvenliğini korumak için susmak ve -mış gibi yapmak şeklinde olabiliyor. Bununla mücadele etmek için translara yönelik danışma hatlarının varlığı, akran danışmanlığı, psikolojik destek veren derneklerin çalışmaları ve yaşadıkları ayrımcılık karşısında onlara hukukî destek verebilecek derneklerin çalışmaları, onların varlığı çok çok önemli…

Mücadele ederken bu hizmetlere erişebiliyorlarsa bana kalırsa süreçlerini daha yumuşak, daha az yıpranarak geçirebiliyorlar. Bu hizmetlerin hepsi (psikolojik desteğe erişim, hukuka erişim vb.) yüksek ücretli hizmetler. Araştırma evreni içerisinden seçtiğim benim örneklemimin büyük bir çoğunluğu ise sigortasız işlerde çalışıyor. Bu bile aslında bu desteklerin neden önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Devletin tüm organlarının düzenlemelerini bu çeşitliliği de kapsayacak şekilde yapması aslında onun temel görevlerinden birisi. Umuyorum ki yerel yönetimlerdeki iyi örnekler Türkiye’nin pek çok ilinde de yaygınlaşır. Bu konuyla ilgili farkındalık çalışmaları artar, akademik çalışmalar artar ve bunların da görünürlüğü bazı politikaların değişmesine vesile olur. Nefret cinayetlerinin, intiharların önüne başka türlü geçilmesi bana zor geliyor.

*Cis-heteronormatif: natrans heteroseksüel varoluşunun tek “doğru” varoluş olduğu düşüncesi.

*Cisgender : natrans, trans olmayan.

(Visited 464 times, 1 visits today)

Last modified: Kasım 25, 2020

Kapat
error: İçerik Korunmaktadır / Content is protected !!