Bulunduğumuz coğrafyada yakın zamanda çok şiddetli bir doğal afet meydana geldi. Bu afet ülkede yaşayan neredeyse her insanı doğrudan ya da dolaylı şekilde etkiledi. Bu etkileme uyku tulumu almaya gittiğiniz mağazada deprem bölgesine gönderildiğinden dolayı kalmamış olması gibi bir örnekten, enkaz altında babasının cesediyle beraber kurtarılmayı bekleyen kız çocuğunu televizyonda izleyen kişinin hissettiği duygulara kadar geniş bir spektrumda gerçekleşiyor. Bütün ülkeyi bu kadar etkileyen bir felaketin ardından yaşananlar ve öncesinde bu felaket yaşanmasın diye alınması gereken önlemler arasında sıkışıp kalan depremzedeler hala bir sürü gündelik ihtiyaçlarını gidermekte zorluk çekiyorlar.
Bölgede yaşananlarla ilgili haberin duyulduğu ilk andan itibaren gönüllü olarak görev alan ve depremzedelerin ihtiyaçlarının giderilmesine yardımcı olarak bütünün parçası gibi hissetmeleri için elinden geleni yapan bireylerin katkıları azımsanmayacak düzeydedir. Deprem bölgesine bulunan insanların yorumları; depremin üzerinden bunca zaman geçmiş olmasına rağmen gönüllüleri sahadan aldığımızda geriye pek bir şey kalmadığı yönünde ne yazık ki.
İlk günden beri söylenen ve önemini vurgulanan konu; kısa süreli bir yardımlaşma değil uzun soluklu bir dayanışma sürecinin bizi beklediğidir. Elimizden gelen maddi ve fiziksel desteğin ötesinde, proaktif vatandaşlar olarak yaşanan süreçleri takip etmeliyiz. Bir devlet kurumu olan AFAD’ın da raporunda belirttiği gibi ihmaller sonucu yaşananları değerlendirmeli ve ülkece ders çıkarmalıyız. Daha önce benzerlerini yaşadığımız acı bir durumu tekrar yaşıyor olmamız bizi gerçek anlamda harekete geçirmelidir. Yaşadığı ülkeye katkıda bulunan vatandaşlar olmak durumundayız. Ülkeyi kurtaracak olan kahramanlar her bir bireyin kendisi olmalıdır.
Birçok acıya sebep olan bu süreç yaşanırken gerekli yardımların gerekli zamanlarda gerekli yerlerde olamamasıyla ilgili çok fazla durum içeren bu raporların detaylarını öğrendikten sonra birbirimizle dayanışarak yürümekten başka bir çaremiz olmadığının farkına varmamız gerekiyor.
Kötü günlerin insanları birbirine yakınlaştırdığı, küslüklerin ve kırgınlıkların unutulduğu bir süreç olarak gören bir toplumuz. Yaşanan bu zor günler bize ayrışmalarımızın anlamsızlığını, birlikte birçok şeyin üstesinden gelebileceğimizi öğretiyor, yeniden hatırlatıyor. Birbirimizin yanında durmaktan ve insan hakları gibi bazı temel prensiplere sadık kalmaktan başka bir lüksümüzün olmadığını anladığımız günler yaşıyoruz.
ÇHD’nin raporunda belirttiği şu gözlemler çok önemlidir.
“Depremin 10. günü itibariyle geriye yalnızca mucize denilebilecek kurtarma çalışmalarının kalmış olduğu ve merkezi devlet kurumlarının temelde bir arama kurtarma faaliyeti değil de enkaz ve ceset toplama faaliyeti yürütme görevini üstlenmiş olduğu gözlemlenmiştir.”
“İlk depremlerin üstünden iki hafta geçmesine rağmen yukarıda sayılan gerekli önlemlerin ısrarla alınmamasında ve depremzedelerin hasarlı evlerde kalmak zorunda bırakılmasında devlet kurumlarının ciddi sorumlulukları tespit edilmiştir.”
“İşkence vakalarıyla karşılaşan üyelerimiz dosya takibi esnasında ölüm tehditleri almışlardır. Delil karartılmasını engellemek için kamu binalarının yıkılmasına engel olan üyelerimiz de dolaylı olarak benzer tehditlere maruz kalmışlardır ve doğrudan bakanlık tarafından hedef olarak gösterilmişlerdir.”
TİP’in raporunda kentsel dönüşümün bu süreçteki etkileriyle ilgili şu ifadelere yer verilmiştir.
“Belirtmek gerekir ki kentleşme konusunda izlenen rant odaklı politika bu mevzuat eliyle sürdürülmüş, deprem ülkesi olduğumuz gerçeği afet, risk, kentsel dönüşüm kavramlarının ardına gizlenmiş, kentlerden başlayarak ülkenin tüm topraklarına, doğal kaynaklarına kadar uzanan keyfi uygulamaların önünü açmıştır. Bahsi geçen yasa depreme dayanıklı kentler inşa edilmesine ve yurttaşların barınma hakkının tesisine hizmet etmesi gerekirken, yaşam alanlarının sermayeye peşkeş çekilmesine ve yurttaşların yerinden edilmesi- ne hizmet etmiştir.”
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın raporunda önemini vurguladığı şu detaylar göz ardı edilmemelidir.
“Temiz suya erişimin güç olması ve altyapı sorunları bölgede yaşayanların sağlıklarını tehdit etmeye devam ediyor. Ziyaretimiz sırasında pek çok çadır bölgesinde su ve tuvalet sorununa depremin ardından hala tali yöntemlerle cevap verilmeye çalışıyordu. Bazı bölgelerde tuvaletin bulunduğu yerin çadır alanlarının çok dışında olduğu ve karanlık olması nedeniyle kadınlar ve çocuklar için güvenli olmadığını gözlemledik. Güvenlik riski bazı kadınların hijyen ihtiyaçlarını ertelemek zorunda kalmasına ve hijyen eksikliğinden kaynaklı hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmaya başlamıştı. Bölgede yaşayanlar ve destek sağlayanlar vajinal enfeksiyonların yanı sıra bit ve uyuz salgını ve bağırsak enfeksiyonlarıyla giderek daha sık karşılaştıklarını paylaştı. Elektrik konusunda yaşanan sıkıntı ve barınma alanlarında yeterli aydınlatmanın olmaması da kadın ve çocukların güvenliğini tehdit eden unsurlar olarak karşımıza çıktı.”
İnsan Hakları Derneği bu süreçte yaşanan birçok sorunun kaynağı sayılabilecek iletişim sorunlarından şu şekilde bahsetmektedir.
“İlk iki gün GSM operatörlerinin asgari düzeyde bile kullanılamaması, hatta günün büyük bir bölümünde kullanılamaz halde olması, arama kurtarma çalışmalarının aksamasına neden olduğu gibi, halkın birbiri ve dış dünya ile bağlantısının kesilmesine neden olarak, var olan kaos durumunu daha da çıkılmaz hale getirmiş ve önüne geçilemez acıların yaşanmasına da sebep olmuştur. Bunun dışında internete erişimin çok sınırlı düzeyde kalması halkın yardım taleplerini dış dünyaya ulaştırmasını engellemiştir.
Hatay halkı; yıkımın en çok yaşandığı Hatay’ın 2. Günün sonu itibari ile medyada yansıtılmaya başlandığını, diğer illerde yaşayan yakınlarından, bazı siyasi partilerin ve Demokratik Kitle Örgütlerinin dayanışma çağrılarından öğrendiklerini dile getirmişleridir. Bizlerde Hatay’da ikamet eden İHD Hatay Yürütme Kurulu üyeleri olarak aynı şeyleri duyduk ve yaşadık. Bu sorunun ayrıca ele alınması ve sorgulanması gerektiğini vurgulamak isteriz. Çünkü bu uygulama sonradan öğrendiğimiz bilgiler doğrultusunda Malatya Adıyaman, Kahramanmaraş,.. gibi İllerde de yaşanmıştır.
Ülkede yaşanan sürece tanık olan bazı kurum ve kuruluşların depreme dair hazırladıkları detaylı raporlara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
T.C. Cumhurbaşkanlığı SBB’nin Deprem Sonrası Değerlendirme Raporu
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Deprem Raporu
Dünya Bankası’nın Afet Değerlendirme Raporu
Gazi Üniversitesi DEMAR Deprem Ön Değerlendirme Raporu
Hayata Destek Derneği Acil Durum Raporu
İnsan Hakları Derneği Deprem Raporu
TURKONFED Afet Ön Değerlendirme Durum Raporu
turkiyeraporu.com Rapor Deprem Özel PDF’i
2023 deprem elbistan güncel hatay kahramanmaraş pazarcık rapor
Last modified: Nisan 5, 2023