Yazan: 4:55 pm
Kategori: Sanat, Sinema

Tahmini okuma süresi: 5 dakika

Modernleşme ve Türk Sineması

Türkiye’deki Sinema endüstrisindeki tüm bu hareketlerin ve gelişmelerin aynı zamanda modern Türkiye’nin yeniden yapılanmasına da katkı sağladığına inanıyorum. Modern Türkiye’nin reformları ise Türk sineması üzerinde de etkili oldu.

ayastefanostaki-rus-abidesinin-yikilisi

İLK FİLM GÖSTERİMLERİ

1896 yılında, İstanbul’daki Yıldız Sarayı Türkiye’de ilk film gösterimine ev sahipliği yaptı. 1897’de Sigmund Weinberg, Pera bölgesinde halka açık gösteriler düzenledi. Weinberg o dönemde zaten tanınmış bir figürdü, özellikle Pathé gibi uluslararası şirketlerin temsilcisi olarak biliniyordu. Film endüstrisine girmeden önce gramofon satıyordu. Bazı kaynaklar onun aynı zamanda bir fotoğrafçı olduğunu iddia ediyor; çünkü Kodak gibi uluslararası şirketlerin temsilcisi olarak görev yapmıştı.

İLK KAYITLAR

Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan önce, Kasım 1914’te, Teğmen Fuat UzkInay Ayasofya’daki Rus anıtının yıkımını kaydetti. Film eleştirmeni Atilla Dorsay’ın da belirttiği gibi, birçok kişi Türk sinemasının daha da öncesine dayandığını düşünüyor.

Diğerlerine göre ise Türk sinemasının başlangıcı, İhsan Kabil’in belirttiği Manaki kardeşlerin 1911’de Sultan Mehmed V. Reşhad’ın Yunan bölgelerini ziyaretini betimlediği filmle gerçekleşti. Kabil ayrıca Manaki kardeşlerin Türkiye’deki sokaklar ve günlük hayatları filme aldıklarını da ekliyor. Film tarihçilerine göre, Makedonya o zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçasıydı ve Manaki kardeşler doğal olarak Osmanlı vatandaşı sayılabiliyordu. Bu sebeple Manaki kardeşler Türk sinemasının ilk yapımcıları olarak kabul edilebilir. Fotoğraf ve video kutularına kardeşler “Türkiye” ibaresini yazmayı sürdürmüşlerdi.

TÜRK SİNEMASI TARİHİ

İLK SİNEMA FİLMLERİ

Türk filmlerini üretme çabası 1917’de Sedat Simavi’nin “Casus” filmiyle başladı ve Türk sineması, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923’teki bağımsızlığını kazandıktan sonraki ilk yıllarda doğdu. İlk sinematik deneyimler, Türk dramatik sanatının ve sinemasının en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilen tiyatro yönetmeni Muhsin Ertuğrul ile başladı. 1935’te çekilen “Aysel Bataklı Damın Kızı” adlı filmi, kurgu, kamera hareketi teknikleri ve diğer unsurlarıyla dikkat çekiyordu.

Sinema Türkiye için yeni bir icattı, genellikle halk için bir sanat değildi. Özellikle Batılı azınlıklar (Müslüman olmayanlar) için bir Batı formu eğlenceydi. Kısa belgeseller bile, bu Batılı olmayanların yaşadığı Pera bölgesinde gösteriliyordu.

DURAKLAMA DÖNEMİ

1939 ile 1944 arasında sadece 14 film yapıldı çünkü bu dönem, Türk film endüstrisindeki yeni reformların yaşandığı II. Dünya Savaşı’nın patlak verdiği döneme denk geldi. Bu durgunluk döneminde, Türk film endüstrisi Amerikan film endüstrisinin eline geçti ve bu da piyasayı domine etti. Savaş sebebiyle Amerikan filmleri Mısır üzerinden Orta Doğu’ya ulaşabildi ve bu da Türkiye’de Mısır filmlerinin akışını açtı. Türk sinemasının özellikleri, halkın sinemayı sevdiği ve Türk sineması için gerçek bir dönüm noktası oluşturan 1940’larda netleşmeye başladı.

YÖNETMENLER ÇAĞI

1949’da, görsel açıdan benzersiz olduğu bilinen film yönetmeni Lütfi Ömer Akad, “Vurun Kahpeye” adlı filmi yönetti ve Türk sinemasında yönetmenlerin çağı başladı. Birkaç yıl sonra, 1952’de, Lütfi Akad, Türk sinemasındaki ilk aksiyon filmi olarak kabul edilen “Hukuk Uğruna”yı çıkardı. Bu dönemde Metin Erksan ve Halit Refiğ gibi yönetmenler tiyatroya bağlı kalmaktan çıktı ve sinema daha bağımsız bir şekilde hayal gücü ve yaratıcılığa yönelmeye başladı.

1960’tan itibaren, Türk sineması sosyal mesaj taşıyan filmlere odaklandı, sinemada tarihsel olarak tabu olan konuları ele alan filmler yapıldı. İlk kez kırsal kesimin mülkiyet hakkı konusunda yaşadığı sorunlar ele alındı.

Bu dönemde, özellikle yüksek kalitede olmasa da birkaç başyapıt ortaya çıktı. Aynı zamanda düşünür olarak da bilinen Metin Erksan genç yönetmenler için bir simge haline geldi. Çok sayıda kişi, ‘Susuz Yaz‘ filminin benzersiz, eşsiz ve o dönemde üretilmemiş gibi olduğunu söylüyor. “Susuz Yaz” adlı filmi 1964’te Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü’nü kazandı.

Modernleşme ve Türk Sineması - Susuz Yaz
Modernleşme ve Türk Sineması – Susuz Yaz

YEŞİLÇAM

Hollywood ve Bollywood sinemalarında olduğu gibi, İstanbul, özellikle “Yeşilçam” Sokağı’nda yapımcıların ve yönetmenlerin ofislerine ev sahipliği yapıyordu. Türk sinemasına “Yeşilçam Sineması” deniyordu ve kendi popüler trendi ve imzası vardı ancak birçok Yeşilçam filmi diğer batı ve hatta Mısır sinemasından filmler gibi bazı batılı olmayan filmlerin yeniden uyarlamalarıydı. Bazılarına göre Türk sinemasının altın çağı 1950’lerde başladı, ancak Atilla Dorsay buna 1960’larda başlandığını öne sürüyor.

Dorsay’ın aktardığına göre 1960’lar Türk sineması için altın bir çağdı çünkü film sayısının ve yönetmenlerin artmasıyla birlikte halkın bu filmlere gösterdiği ilgi de arttı. Ayrıca 1968’de Yeni Sinema Dergisi‘nde belirtildi ki yılda yayımlanan 250 filmin yarısından fazlası başka filmlerin uyarlamalarıydı. Film sayısının artmasıyla birlikte sinema salonlarına olan talep de arttı ve yeni, büyük sinema salonları açıldı. Bu durum, yönetmenler, oyuncular ve senaristlere olan talebi de artırdı.

Modernleşme ve Türk Sineması
Modernleşme ve Türk Sineması – Yeni Sinema Dergisi

Türk film endüstrisi 1950’lerin başından itibaren geniş kitlelere ulaşmayı başardı ve sinema eğlence sektörüne dönüştü, estetiğe odaklandı ve izleyicilerin dikkatini çekti. Film gösterimleri ve sinema salonlarının sayısı arttı, özellikle yaz aylarında. Ancak, 1970’lerdeki toplumsal çalkantılar ve televizyon kanallarının popülerliği insanların sinema sektörüne olan ilgisini azalttı. 1980’lerde video kasetlerin veya DVD’lerin yayılması sinema izleyicisi sayısını sınırladı ve insanlar teknik takiplerini evlerinde yapmayı tercih ettiler.

ALTIN ÇAĞ

Türk melodraması, çalışan sınıfa hitap eden popüler bir sinemaya dönüştü ve karakterleri ve kahramanları insanlarla özdeşleşti. Türk sineması o dönemde hızla gelişti ve yılda 300 filme kadar çıkan bir film sayısına ulaşıldı ve Yeşilçam Sokağı, hayallerin sokağı haline geldi. ABD, Hindistan ve Hong Kong’dan sonra Türkiye, ürettiği film sayısı bakımından dördüncü sıraya yükseldi. Türk film endüstrisinin 1950’den sonra başarıları, diğer ulusal sinema endüstrileriyle karşılaştırıldığında etkileyiciydi. 1960’lar, film sayısının artmasıyla birlikte yatırımların başladığı ve Türk sinemasının altın çağı olarak kabul edildiği bir dönemdi.

1960’larda Türk sineması romantizmi ve masumiyetiyle tanınıyordu. Filmler genellikle yoksul sınıfın iyiliği ve zengin sınıfın kötülüğü ve vahşeti üzerine odaklanmıştı. “Yeşilçam” sinemasının bu dönemi gençlik, nostalji, romantizm ve erdemle doluydu. Bu filmlerde sınıf çatışması hala mevcuttu. Yeşilçam filmleri genellikle melodramatik filmlerdi, anlatılar geleneklere, efsanelere ve masallara dayanıyordu. Film, sınıf mücadelesini göstermeye eğilimliydi. Nezih Erdoğan’a göre Yeşilçam melodraması genellikle bir erkek ile kızın buluşması temasına dönüyordu. Bu kız genellikle fakir olurken, erkek zengin olurdu. Bu tür bir filmde sınıf çatışmasını ve mücadelelerini görürdük ve “Yasaklanmış Aşk” veya “İmkansız Aşk” gibi duyguları hissederdik.

MODERNLEŞMENİN TÜRK SİNEMASINA ETKİSİ

Türkiye’deki Sinema endüstrisindeki tüm bu hareketlerin ve gelişmelerin aynı zamanda modern Türkiye’nin yeniden yapılanmasına da katkı sağladığına inanıyorum. Modern Türkiye’nin reformları ise Türk sineması üzerinde de etkili oldu. Yesilçam sinemasının Batı, özellikle Hollywood sinemasına, daha fazla odaklandığı inkar edilemez bir gerçek. Yeni Sinema ise Avrupa bağımsız sinemasına veya daha Avangart sinemaya baktı. Bu durum, bu filmleri temelde “Türk” filmleri olmaktan çıkardı.  Bazı uyarlamalar içerseler de yine de bir şekilde Türk’tüler ve bence filmler diğer sinemalardan çok daha özgünler ve Türkiye’yle ilintililer. Benim gibi bir Mısırlı, bazı Türk filmlerini bazı Mısır filmleriyle ilişkilendirebilir, ancak hala aralarında fark gözlemliyorum. Bu filmler temelde ulusun kimlik krizini temsil etti. Batılılaşma ve modernleşme isteği, sinemanın da aynı şekilde içinde bulunduğu bir süreçti.

Asal Amjed

 

REFERANSLAR

  • Ardag, Zeynep (2018). Türk Sinemasının 100 Yılı, Türk Film Endüstrisi. Eleştirmen Atilla Dorsay, Türk sinema tarihini 104 yıllık bir yolculuğa çıkarıyor. The Guide Istanbul.
  • Arslan, Savaş (2011). Türkiye’de Sinema: Yeni Bir Eleştirel Tarih. New York: Oxford University Press.
  • Erdoğan, Nezih (1998b). “Direnç Hikayeleri: 1965-1975 Arası Türk Melodramında Milli Kimlik ve Belirsizlik.” Screen 39:3, ss.259-271.
  • Erdoğan, Nezih (2005). “Amerikamızın Yapımı: Hollywood’un Türk Bağlamında.” Hollywood Yurtdışında: Seyirciler ve Kültürel Değişim. M.Stokes, Richard Maltby (Eds.). Londra: BFI, ss. 114-124.
  • Gürata, Ahmet (2004). “Aşkın Gözyaşları: Mısır Sineması Türkiye’de (1938-1950).” Yeni Türkiye Perspektifleri Cilt.30, ss.55-82.
  • Kaplan, Yusuf (1996). “Türk Sineması.” The Oxford History of World Cinema İçinde. Oxford: Oxford University Press, ss. 656-678.
(Visited 337 times, 2 visits today)

Last modified: Kasım 20, 2023

Kapat
error: İçerik Korunmaktadır / Content is protected !!