Yazan: 12:56 am
Kategori: Felsefe

Tahmini okuma süresi: 2 dakika

Mutfağın Diyalektiği

Mutfağın Diyalektiği

Diyalektiği birçok alanda/anlamda kullanırız hiç şüphesiz. Bunu mutfak için kullanmak da bir o kadar havalı ve iddialı. Mutfağın içine girince “diyalektiğin” ne kadar önemli bir faktör olduğunu daha iyi anlamaya başladım. Hatta sadece mutfakta değil hayatın her alanında yararlanmaya başladım.

Diyalektiği mutfağa aşılamadan önce biraz diyalektiği incelemek olayları kavramamızda daha yararlı olacaktır. “Hazır, bitmiş şeylerden oluşmayan bir süreçler bütünüdür.” diyor Lenin. Ben bu cümleyi ilk okuduğumda direkt olarak aklıma mutfak geldi. “Mutfağın Diyalektiği” buradan çıktı denebilir aslında. Mutfak için de bu böyle gerçekten, biten bir şey yok sürekli kendini yeniliyor, dönüştürüyor. Eğer kendi yeniliğine ayak uydurmayan olursa onu kendi içinden atıyor. Sürekli yeni kavramlarla karşılaşıyor ve farklı tekniklere şahit oluyoruz. Heraklitos bu duruma “Panta Rei”-her şey hareket halinde- diyor.

Aşçılar yemek yapmak istediklerinde hep yeni tat arayışlarına girmeyi severler. Yemeğin ana kültürünü bozmadan kendilerinden bir şey katmak ister-bununda biraz “ego” tatmin etmek için olduğundan eminim- bununla övünürler. Bu kendilerinden bir şey katmak istedikleri yemek üzerine, denemelere başlarlar. Bu denemeler fiyaskoyla sonuçlanır çoğu zaman… Sürekli farklı yöntemler denemeye başlarlar. Durmadan, bıkmadan kendilerinden emin bir şekilde o aradıkları tada uluşmak için çabalarlar. Hiç umutsuzluğa kapılmazlar çünkü bilirler sonucun istedikleri gibi olacağını. Birçok denemenin ardından doğru dolayım beklenilen tepkiyi verir ve yemek artık istenilen düzeye yadsımış olur. “Ana yemeğin kendini içererek aşması ve önceki durumunu terk ederek aktif bir şekilde yeni bir belirlenime geçişi” gerçekleşmiş olur. Hegel‘in bu diyalektik yorumu-bunu mutfağın diyalektiğine uyarlayınca-bütün süreci özetler durumda.

Tabi bu yadsımaya ulaşırken önemli bir faktörde doğru dolayımı seçebilmekte. Doğru dolayımı seçmek de mutfakta belli bir zaman geçirmeye ve birçok ürünün tadını bilmekte yatıyor. Mesela Hünkâr Beğendi yemeği/kebabı Fransız bir aşçının yaptığı Beşamel Sosa saray aşçısının patlıcan atmasıyla ortaya çıkıyor. Ve o günden bugüne yaşadığımız coğrafyada yer ediniyor. Birbirlerinin en ufak açıklarını kollayıp savaşmak için bahane arayan bu iki milleti ortak bir paydada bağlayan mutfak bizlere ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Evinde/restoranda bu yemeği yiyen birinin aklına Fransa ile yaşanan anlaşmazlıkların geldiğini düşünmüyorum. Hatta Fransızların ne kadar iyi yemek yaptıkları hakkında konuştuklarına eminim. Sonuç olarak hali hazırda mevcut olana yapılan bu doğru etki kendi içinden yeni bir olgu yaratıyor.

Mutfağın ucu bucağının olmaması. Tüm halkları birbirine bağlayan evrensel bir oluşum olması sayesinde yeniliklere açık olduğu aşikâr. Mutfak bu denli hareket içindeyken, elimizde onu algılayabilecek bir meşale ile yol almak iştah açıcı. “En büyük temel düşünceye” hakim olmak bizi ileriye taşıyacaktır.

(Visited 100 times, 1 visits today)

Last modified: Mayıs 7, 2023

Kapat
error: İçerik Korunmaktadır / Content is protected !!