SİVİL İTAATSİZLİK
Sivil itaatsizliği, adil olduğunu iddia eden bir yönetimin altında meydana gelen eşitsizlikler ve adaletsizlikler karşısında şiddet karşıtı ve hukuk dışı siyasi bir eylem olarak tanımlamak mümkündür. Bu eylem türü, anayasalarda öngörülmüş olan eşitlik ve adalet ilkeleri ile insan onuru anlayışını dayanak alır. Sivil itaatsizliğe başvuranlar hukuk sisteminin kendisiyle bir problem yaşamamakla birlikte, var olan kimi yasa yahut uygulama politikasını adalete yahut ahlaka aykırı bulan ve toplumsal sorumluluk duygusuyla eylemin cezai sorumluluğunu kabul eden kimselerdir. Sivil itaatsizlik eylemleri toplumsal problemlere işaret etme, kişisel çıkarlara hizmet etmeme ve şiddet karşıtı olma unsurlarına sahiptir.
Bu kavram ilk olarak 1849 yılında kölelik düzenini protesto etmek amacıyla vergi ödemeyen Henry David Thoreau tarafından kullanılmıştır. Günümüzde çocuklarla el ele vererek yol kesmek, ağaçların kesilmesine engel olmak, açlık grevi yapmak, oturma eylemi yapmak, gizli savaş planlarını açıklamak, barış kampları oluşturmak ve savaşı protesto etmek için ölü gibi yere uzanmak gibi farklı şekillerde sivil itaatsizlik eylemlerinin olduğu görülmektedir. Dünya tarihinde Martin Luther King‘in siyahların eşit yurttaşlık hakları ve Gandhi‘nin Hindistan bağımsızlığı için sivil itaatsizlik yöntemlerine başvurdukları görülmektedir. Ülkemizde ise Cumartesi Anneleri’nin oturma eylemleri örnek olarak gösterilebilir.
VİCDANİ RET
Tarihteki ilk vicdani retçi olarak Roma İmparatorluğu ordusuna askerlik yapmayı reddederek idam edilen Maximilian kabul edilmektedir.
Vicdani ret ise sivil itaatsizlikten farklı olarak kamusal alana ait bir tutumdan ziyade, öznel alan olan vicdanı kaynak alan bir tavırdır. Vicdani reddin temelinde ahlaki, felsefi, politik veya dini bir inanca uygun hareket etme isteği bulunurken, sivil itaatsizlikte motivasyon kaynağı eşitlik ve insan onuru gibi objektif kavramlardır. Sivil itaatsizlik bünyesinde propaganda unsurunu da barındırmaktadır ancak bireysel vicdani retçinin kamuoyuna ulaşma ihtiyacı yoktur. Elbette vicdani reddi politik bir eylem yahut kamusal alana dair bir tutum olarak uygulayanlar da vardır.
Bu bağlamda denebilir ki; kişisel olarak askere gitmeyi vicdanen reddetmek ile antimiltarizm anlayışıyla askerliğin dahil olduğu anlayışı ve kuralları toplumsal bir perspektiften reddetmek farklı şeylerdir. Askerliğin bireysel reddi vicdani red; tüm ilintili süreçleriyle birlikte toplumsal olarak reddi ise sivil itaatsizlik olacaktır.
PASİFİZM
Pasifizm ise insan öldürmenin veya canlılara zarar vermenin dini, etik ve felsefi nedenlerle ahlak dışı olduğunun kabulüne dayanır. Pasifizm ülkeler arası uyuşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesini, savaş kurumlarının ortadan kaldırılmasını, devlet karşısında bireyin özgürlğünün korunmasını, politik veya ekonomik sebeplerle şiddete başvurulmaması gerektiğini ve barışın tesis edilmesini salık verir. Pasifizmin bu yaklaşımları sivil itaatsizliğe zemin oluşturur.
ANTİMİLİTARİZM
Antimilitarizim ise, ansiklopedik anlamı “ Savaşı yücelten, devlet veya toplum nezdinde silahlı kuvvetlere üstünlük tanıyan doktrin veya sistem” olan militarizmin karşısında yer alma tavrıdır. Militarizmin şiddet kullanımını ve kurumsal yapıyı olumlamasına karşı antimilitarizm ise sivillerin askeri düzene tabi tutulamayacağını ve şiddetin meşrulaştırılamayacağını savunur. Antimilitarisler savaşın ve şiddetin her türlüsüne karşıdırlar. Sivil itaatsizlik biçiminde gelişen vicdani ret uygulamaları ise antimilitarizmin bir uygulanış yöntemi olarak karşımıza çıkmış olur.
Ayrıca vicdani reddin pozitif hukuk tarafından hak olarak tanınmasının sonucu olarak sadece gönüllülerden oluşan bir ordu mümkün olabilecektir. Antimilitarizim ise alternatif hizmetleri ya da profesyonel/ gönüllü orduyu da meşru görmez.
Modern zorunlu askerlik sistemi 1789 Fransız İhtilali sonrası ortaya çıkan ulus devlet kavramıyla birlikte oluşmuştur. İhtilalden önce yalnızca soyluların askere alınıyor olmasından dolayı, zorunlu askerlik aynı zamanda yeni edinilmiş bir hak anlamı da taşımıştır. İlk kez Fransa’da ortaya koyulan sisteme göre, eli silah tutan her Fransız erkeği ulusu savunmak için zorunlu askerlik hakkına ve ödevine tabi tutulmuştur. Başlangıçta savaş gücü oluşturmak için getirilen zorunlu askerlik, sonrasında ulus devletlerde halkın devlete borcunu ödemesinin bir gereği olarak uygulanmaya devam etmiştir. Ancak modern bireyin, bu ödevi kabul etmek istemediği de görülmektedir.
Modern devletlerin şiddet organı olarak kurumsallaşmış olan orduların kendi ulusları ve başka uluslar üzerinde baskı aygıtı olması durumu, bireysel vicdani ret tepkileriyle karşılaşmıştır. Sonrasında ise bu tepkilerin kitleselleşip sivil itaatsizlik eylemlerine dönüştüğü görülmektedir.
*Bu çalışmada konu edinilen kavramlara yalnızca genel hatlarıyla kısaca değinilmekle yetinilmiştir. Yazı herhangi bir anlayışı önermemekte yahut reddetmemektedir. Her bir kavram hakkında farklı yaklaşımların olduğu bilinmektedir. Bu konular hakkında daha tatmin edici ve kapsamlı bilgiler almak isteyenlerin, ilgili akademik çalışmaları ve sivil toplum örgütlerinin yayınlarını incelemeleri gerekir.
KAYNAKLAR
- Mesude ALTUNEL, “Sivil İtaatsizlik ve Mohandas K. Gandhi”, TBB Dergisi, Sayı 93, Mart-Nisan 2011, ss. 443-458. ; http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2011-93-700
- Kadir CANDAN ve Murat BİLGİN, “Sivil İtaatsizlik”, Yasama Dergisi, Sayı 19, Ekim-Kasım-Aralık 2011, ss. 59-93. ; https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1121063
- Eda KARAİBRAHİM, “Politik Bir Mücadele Yöntemi Olarak Sivil İtaatsizlik”, 15.08.2016; https://www.tuicakademi.org/sivil-itaatsizlik/
- Burçin BELGE, “Sivil İtaatsizliğin Kısa Tarihi”,05.10.2001; https://m.bianet.org/bianet/siyaset/4243-sivil-itaatsizligin-kisa-tarihi
- https://vicdaniret.org/
- https://en.wikipedia.org/wiki/Conscription#China
antimilitarizm aytekin aktaş militarizm pasifizm sivil itaatsizlik vicdani ret zorunlu askerlik
Last modified: Ocak 26, 2022